Allahü
teâlâ onlara''Selva'' denilen bıldırcın eti ve ''men'' denilen kudret
helvası ihsân etti. Nihâyet; ''Biz bunları yemekten usandık, bakla,
soğan gibi hubûbat ve sebze isteriz'' dediler. Bu nimetlere karşı
nankörlük yapan İsrâiloğulları, Mûsâ aleyhisselâmın Ken'an diyârında
bulunan Cebbâr (zâlim) kavimlerle harp etmeleri isteğini de kabul
etmediler. Mûsâ aleyhisselâma; ''Sen ve Rabbin cebbârlara karşı gidip
savaş edin.'' dediler. Mûsâ aleyhisselâmın akrabâlarından olan Kârûn,
Mûsâ aleyhisselâma karşı iftirâda bulunduğu için malları ve servetiyle
yerin dibine battı. İsrâiloğulları böyle taşkınlıklar gösterdikleri
için Allahü teâlâ onları kırk sene müddetle Tih Sahrâsında kalmakla
cazâlandırdı. Kırk sens müddetle Tih Sahrâsında şaşkın ve perişan bir
hâlde dolaşan İsrâiloğulları, perişan hâlde telef oldular. Nihâyet
aradan epey bir zaman geçip İsrâiloğullarının çocukları itâatkâr ve
savaşacak bir tarzda yetiştiler. Bu sırada Hârûn aleyhisselâm da vefât
etti. Mûsâ aleyhisselâm, İsrâiloğullarını alıp, Lût gölünün güney
tarafına getirdi. Buradan da hareket ederek Üç bin Unk adında zâlim bir
kralın ordusu ile savaş yapıp gâlip geldiler. Böylece Şeria Nehrinin
doğusuna sâhip oldular. Eriha şehrinin karşısındaki dağa çıktılar.
Buradan Ken'an diyârı gözüküyordu. Bu sırada yüz yirmi yaşında bulunan
Mûsâ aleyhisselâm vefât etti. Mûsâ aleyhisselâmın nerede vefât ettiği
ve kabrini nerede olduğu husûsunda muhtelif rivâyetler vardır. Kudüs
civarında veya Nebû Dağında olduğu bu rivâyetlerdendir. Hazret-i
Mûsâ'nın şeriatı (bildirdiği dini) hazret-i İsâ'nın gönderilmesine
kadar devâm etti. İkisi arasında gelen peygamberler hep Mûsâ
aleyhisselâmın şeriatı ile amel etmekle mükellef oldular.
İsrâiloğulları daha sonra Tevrât'ı değiştirip hak dinden uzaklaşıp
yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Bunlara Yahûdiler denilmiştir.
Mûsâ aleyhisselâmın mûcizeleri:
1-Asâsının
ejderhâ (büyük yılan) olması. 2-Yed-i Beydâ: Sağ elini koynuna sokup
çıkarınca, güneş gibi parlaması. Bu nûru gören düşmanları kaçışırlardı.
3-Kavmiyle Kızıldeniz'in kenarına gelince asâsını vurup denizde yol
açması. 4-Tih sahrâsında kavminin susuz kalıp, su istemeleri üzerine
asâsını bir taşa vurup Beni İsrâil'in kabileleri adedince, on iki pınar
akıtması. 5-Firavun ve KIbti kavmi İsrâiloğullarına zulüm ettiği ve
Mûsâ aleyhisselâma inanmayıp isyân ettiklerinde, Allahü teâlâ hazret-i
Mûsâ'ya tûfân mûcizesini vermiştir. Çok şiddetli yağmur yağdı. Öyle bir
karanlık ve fırtına oldu ki, kimse evinden dışarı çıkamadı. Ayın ve
güneşin ışığı görünmez oldu.. Kıbtilerin evlerini su bastı. Ayakta
durur oldular. Su boğazlarına kadar yükseldi. İsrâiloğullarının
evlerine ise bir damla su girmedi. Firavun ve Kıbti kavmi, bu belânın
kaldırılmasını ve iman edeceklerini söylediler. Kaldırıldı fakat yine
imân etmediler ve başka belâlara dûçâr oldular.6-Kıbti kavminin
ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin
tavanlarını yiyen çekirge sürülerinin istilâsına uğramaları mûcizesi.
Bu çekirgeler İstâiloğullarına hiç dokunmayıp, Firavun'un kavmi
Kıbtilere musallat olmuştur. 7-Kumnel yâni bit ve ekin böceği denen
haşeratın Mûsâ aleyhisselâmın mûcizesi olarak kibtı kavmine musallat
olması. 8- Kurbağa mûcizesi, Kıbti kavmi her belâya tutuldukça, belâ
kaldırıldığında iman edeceklerini söylemelerine rağmen, sözlerinden
vazgeçmeleri üzerine üst üstüne belâya tutuldular. Kurbağaların
istilâsına uğramaları da şiddetli belâlardan biridir. Kurbağalar,
yiyeceklerine, içeceklerine düşer, kalırdı. Bir söz söylemek isteseler
ağızlarını açarken birkaç küçük kurbağa ağızlarından midelerine
girerdi. Geceleri üzerinde toplanan kurbağaların seslerinden
uyuyamazlardı. Firavun, bu belâ kaldırıldığı takdirde, iman edeceğini
söylemesine rağmen, belâ kalkınca yine iman etmedi. 9-Kan belâsı.
Mısır'da bulunan bütün sular, Kıbtilerin kaplarına doldurulurken kan
hâlini alırdı. Böylece susuzluktan çâresiz kalmışlardı.
İsrâiloğullarına ise böyle bir şey olmazdı. 10-İsrâiloğullarından biri
öldürüldüğü vakit kimin öldürdüğü bilinemeyince, Mûsâ aleyhisselâmın
duâsı ile dirilip, kendisini öldüreni haber vermiştir. 11-Mûsâ
aleyhisselâm kavmiyle Tih çölüne geldiği zaman, kavminin yiyeceği
kalmadığı için, Mûsâ aleyhisselâma gelerek çoluk-çocuğumuzla açlığa
dayanamıyoruz, dediklerinde Mûsâ akeyhisselâm Allahü teâlâya duâ etti.
Kudret helvası ve bıldırcın kebabı indi. Her ne zaman isteseler
önlerinde hazır olurdu. 12-Hazret-i Mûsâ^nın duâsı ile kuraklıktan
kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar ve meyveler eski hâlini almıştır.
13- Hazret-i Mûsâ Tih sahrâsında bulunan İsrâiloğullarının durumunu
merak edince bir kurt gelip onların hâllerini haber vermiştir.
14-Hazret-i Mûsâ'nın duâsıyla sarı dikenler altın olmuştur. Malı ve
zenginliğiyle gururlanıp isyân etmesinden dolayı malı ve mülkü ile
birlikte tere batırılan Kârun, bu mûcize karşısında âciz kalıp, hased
ederdi. 15-Yolculukta hazret-i Mûsâ'ya uzun mesâfeler kısalır, kısa
zamanda çok uzak mesâfeleri katederdi.
teâlâ onlara''Selva'' denilen bıldırcın eti ve ''men'' denilen kudret
helvası ihsân etti. Nihâyet; ''Biz bunları yemekten usandık, bakla,
soğan gibi hubûbat ve sebze isteriz'' dediler. Bu nimetlere karşı
nankörlük yapan İsrâiloğulları, Mûsâ aleyhisselâmın Ken'an diyârında
bulunan Cebbâr (zâlim) kavimlerle harp etmeleri isteğini de kabul
etmediler. Mûsâ aleyhisselâma; ''Sen ve Rabbin cebbârlara karşı gidip
savaş edin.'' dediler. Mûsâ aleyhisselâmın akrabâlarından olan Kârûn,
Mûsâ aleyhisselâma karşı iftirâda bulunduğu için malları ve servetiyle
yerin dibine battı. İsrâiloğulları böyle taşkınlıklar gösterdikleri
için Allahü teâlâ onları kırk sene müddetle Tih Sahrâsında kalmakla
cazâlandırdı. Kırk sens müddetle Tih Sahrâsında şaşkın ve perişan bir
hâlde dolaşan İsrâiloğulları, perişan hâlde telef oldular. Nihâyet
aradan epey bir zaman geçip İsrâiloğullarının çocukları itâatkâr ve
savaşacak bir tarzda yetiştiler. Bu sırada Hârûn aleyhisselâm da vefât
etti. Mûsâ aleyhisselâm, İsrâiloğullarını alıp, Lût gölünün güney
tarafına getirdi. Buradan da hareket ederek Üç bin Unk adında zâlim bir
kralın ordusu ile savaş yapıp gâlip geldiler. Böylece Şeria Nehrinin
doğusuna sâhip oldular. Eriha şehrinin karşısındaki dağa çıktılar.
Buradan Ken'an diyârı gözüküyordu. Bu sırada yüz yirmi yaşında bulunan
Mûsâ aleyhisselâm vefât etti. Mûsâ aleyhisselâmın nerede vefât ettiği
ve kabrini nerede olduğu husûsunda muhtelif rivâyetler vardır. Kudüs
civarında veya Nebû Dağında olduğu bu rivâyetlerdendir. Hazret-i
Mûsâ'nın şeriatı (bildirdiği dini) hazret-i İsâ'nın gönderilmesine
kadar devâm etti. İkisi arasında gelen peygamberler hep Mûsâ
aleyhisselâmın şeriatı ile amel etmekle mükellef oldular.
İsrâiloğulları daha sonra Tevrât'ı değiştirip hak dinden uzaklaşıp
yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Bunlara Yahûdiler denilmiştir.
Mûsâ aleyhisselâmın mûcizeleri:
1-Asâsının
ejderhâ (büyük yılan) olması. 2-Yed-i Beydâ: Sağ elini koynuna sokup
çıkarınca, güneş gibi parlaması. Bu nûru gören düşmanları kaçışırlardı.
3-Kavmiyle Kızıldeniz'in kenarına gelince asâsını vurup denizde yol
açması. 4-Tih sahrâsında kavminin susuz kalıp, su istemeleri üzerine
asâsını bir taşa vurup Beni İsrâil'in kabileleri adedince, on iki pınar
akıtması. 5-Firavun ve KIbti kavmi İsrâiloğullarına zulüm ettiği ve
Mûsâ aleyhisselâma inanmayıp isyân ettiklerinde, Allahü teâlâ hazret-i
Mûsâ'ya tûfân mûcizesini vermiştir. Çok şiddetli yağmur yağdı. Öyle bir
karanlık ve fırtına oldu ki, kimse evinden dışarı çıkamadı. Ayın ve
güneşin ışığı görünmez oldu.. Kıbtilerin evlerini su bastı. Ayakta
durur oldular. Su boğazlarına kadar yükseldi. İsrâiloğullarının
evlerine ise bir damla su girmedi. Firavun ve Kıbti kavmi, bu belânın
kaldırılmasını ve iman edeceklerini söylediler. Kaldırıldı fakat yine
imân etmediler ve başka belâlara dûçâr oldular.6-Kıbti kavminin
ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin
tavanlarını yiyen çekirge sürülerinin istilâsına uğramaları mûcizesi.
Bu çekirgeler İstâiloğullarına hiç dokunmayıp, Firavun'un kavmi
Kıbtilere musallat olmuştur. 7-Kumnel yâni bit ve ekin böceği denen
haşeratın Mûsâ aleyhisselâmın mûcizesi olarak kibtı kavmine musallat
olması. 8- Kurbağa mûcizesi, Kıbti kavmi her belâya tutuldukça, belâ
kaldırıldığında iman edeceklerini söylemelerine rağmen, sözlerinden
vazgeçmeleri üzerine üst üstüne belâya tutuldular. Kurbağaların
istilâsına uğramaları da şiddetli belâlardan biridir. Kurbağalar,
yiyeceklerine, içeceklerine düşer, kalırdı. Bir söz söylemek isteseler
ağızlarını açarken birkaç küçük kurbağa ağızlarından midelerine
girerdi. Geceleri üzerinde toplanan kurbağaların seslerinden
uyuyamazlardı. Firavun, bu belâ kaldırıldığı takdirde, iman edeceğini
söylemesine rağmen, belâ kalkınca yine iman etmedi. 9-Kan belâsı.
Mısır'da bulunan bütün sular, Kıbtilerin kaplarına doldurulurken kan
hâlini alırdı. Böylece susuzluktan çâresiz kalmışlardı.
İsrâiloğullarına ise böyle bir şey olmazdı. 10-İsrâiloğullarından biri
öldürüldüğü vakit kimin öldürdüğü bilinemeyince, Mûsâ aleyhisselâmın
duâsı ile dirilip, kendisini öldüreni haber vermiştir. 11-Mûsâ
aleyhisselâm kavmiyle Tih çölüne geldiği zaman, kavminin yiyeceği
kalmadığı için, Mûsâ aleyhisselâma gelerek çoluk-çocuğumuzla açlığa
dayanamıyoruz, dediklerinde Mûsâ akeyhisselâm Allahü teâlâya duâ etti.
Kudret helvası ve bıldırcın kebabı indi. Her ne zaman isteseler
önlerinde hazır olurdu. 12-Hazret-i Mûsâ^nın duâsı ile kuraklıktan
kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar ve meyveler eski hâlini almıştır.
13- Hazret-i Mûsâ Tih sahrâsında bulunan İsrâiloğullarının durumunu
merak edince bir kurt gelip onların hâllerini haber vermiştir.
14-Hazret-i Mûsâ'nın duâsıyla sarı dikenler altın olmuştur. Malı ve
zenginliğiyle gururlanıp isyân etmesinden dolayı malı ve mülkü ile
birlikte tere batırılan Kârun, bu mûcize karşısında âciz kalıp, hased
ederdi. 15-Yolculukta hazret-i Mûsâ'ya uzun mesâfeler kısalır, kısa
zamanda çok uzak mesâfeleri katederdi.