Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    NUH ALEYHİSSELÂM

    FIRTINA
    FIRTINA
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3752
    Doğum tarihi : 09/08/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 24
    Yaş : 55
    Ülke : Almanya

    NUH ALEYHİSSELÂM Empty NUH ALEYHİSSELÂM

    Mesaj tarafından FIRTINA C.tesi Ara. 19, 2009 1:34 am

    Altı ulülazm peygamberden ikincisidir. Tûfan'ı ile meşhurdur.

    NUH ALEYHİSSELÂM


    İdris
    aleyhisselâmdan sonra gönderilen peygamberlerden. Allah korkusundan
    dâima ağladığı için adına, çok ağlayan, inleyen mânâsına gelen ''Nuh''
    denilmiştir.İdris aleyhisselâm insanlara peygamber olarak gönderilip
    onlara doğruyu gösterdikten sonra diri olarak göke kaldırıldı. Onun
    göke kaldırılmasından sonra insanlar doğru yoldan ayrıldılar. Onu çok
    sevenler ayrılık acısına dayanamadılar. Resmini yapıp seyrettiler. Daha
    sonra gelenler, bu resimleri tanrı sandılar ve çeşitli heykeller
    yaputperestpıp, tapmaya başladılar. Böylece insanlar arasında lik
    meydana çıktı. İnsanlar putlara tapmaya başladıktan sonra, gün geçtikçe
    aralarında, zulüm, zorbalık, fitne, ahlâksızlık gibi kötülükler artıp
    yayıldı. Hazret-i Nuh, böyle bir cemiyet içinde çocukluğundan beri
    doğru yolda bulunan, Allahü teâlâya ibâdet eden sâlih bir kul idi.
    Sulama işleriyle, çiftçilikle, hayvan yetiştirmekle, marangozluk ve ev
    inşasında çalışıyordu. Doğru yoldan ayrılmış olan insanların
    kötülüklerinden de tamâmen uzak duruyordu. Elli yaşında iken, Allahü
    teâlâ, onu insanlara peygamber olarak gönderdi. Kendi zamânında yaşayan
    bütün insanlara peygamber olarak gönderilen Nuh aleyhisselâm,ömrünü
    sonuna kadar insanları Allahü teâlâya iman etmeye, o'nun emirlerine
    uymaya, dâvet edeceğine söz (misak) verdi. Ona yeni bir din ve kitap
    verilmeyip, kendinden önceki peygamberlerin dinlerindeki hükümleri
    dokuz yüz elli sene insanlara bildirdi, onları hidâyete çağırdı.
    Peygamber olarak gönderildiği insanlar Kur'ân-ı kerimde; puta tapan,
    günahkar, kötü ve kalpleri kararmış bir millet olarak vasfedilmektedir.
    Kur'ân-ı kerimde meâlen; ''Muhakkak ki biz, Nuh'u (aleyhisselâm)
    kavmine resûl olarak gönderdik'' (A'râf sûresi:59) buyrulmaktadır.

    Nuh
    aleyhisselâm kavmine kendilerine peygamber olarak gönderildiğini,
    putlara tapmaktan, haksızlıktan ve zulümden vazgeçip, Allahü teâlâya
    iman edip, o'nun emirlerine uymalarını bildirdi. Fakat zulüm ve
    zorbalığa alışmış ve başkalarını tahakküm altına almak isteyen insanlar
    inanmadılar ve ona düşman oldular. Nuh aleyhisselâm onlara nasihat
    ederek: ''Ben size doğru yolu göstermek,zulmü kaldırıp, adâleti yaymak
    için Allah tarafından gönderildim. Herkesin putlara tapmaktan vazgeçip
    bir olan Allah'a ibâdet etmesini, kulluk yapmasını bildiriyordum''
    dedi.Kavmiyse bu davete inanmayarak emirlerine uymamakla ve
    sapıklıklarıda ısrar ediyordu. Çok az kimse imân etmişti. Fakat Nuh
    aleyhisselâm tebliğ vazifesini yapıp, kavmini yılmadan, yorulmadan
    devamlı sûrette Allah'a imân ve kulluk etmeye çağırıp, isyan ederlerse
    azâba yakalanacaklarını bildiriyordu. Kavmi ise bu dâvete uymadıkları
    gibi, Nuh aleyhisselâmı kendilerine doğruyu, hakkı anlatırken
    dinlememek için elbiseleriyle başlarını kapatıyorlardı. Bir tarafdan da
    ona inananlara zulüm ve işkence yapıyorlardı. Hazret-i Nuh'un dâveti,
    günden güne uzaktan yakından duyuluyor, her yerde ondan bahsediliyordu.
    O'na imân etmeyenlerse bundan endişe duyuyor ve düşmanlıklarını safha
    safha artırıyorlardı. Nuh aleyhisselâm gittikçe azan kavmine ''Ben size
    zor ve güç bir teklif yapmıyorum. Puta tapmaktan vazgeçip Allahü
    teâlâya ibâdet ediniz. Sizlerin herbir grubu başka bir gruptan korkuyor
    zulüm görüyorsunuz ve zulmediyorsunuz. Allah'tan korkunuz
    zulmedenlerden ve mazlumlardan olmayınız.'' diyordu. Yılar sürüp
    gidiyor, Nuh aleyhisselâm ise tebliğ vazifesini devamlı olarak
    yapıyordu. Çok az kimse imân etmişti. Diğer insanlarsa iş sâhibi
    zorbalar, kötü işlerle uğraşan kimseler veya düşkünlük içinde hayat
    süren zelil, esir ve muhtaç kimselerdi. Her geçen gün daha bedbahtlaşan
    bu insanlar, bir türlü fitne, fesat ve sapıklıktan el çekmiyorlardı.
    Nuh aleyhisselâm böylesine düşmüş olan insanlara acıyor, şefkat ve
    sabırla onları kurtarmaya çalışıyordu. Onlar ise bunu idrak edemeyip
    karşı çıkıyorlar, hazret-i Nuh'u taşa tutuyorlar, onu şehirden
    kovuyorlar, evini harap ediyorlar, sapıklıkla itham ediyorlardı. Bir
    türlü kötülüklerini anlayıp, azgınlıktan vazgeçmiyorlardı. İsyanları
    sebebiyle Allahü teâlâ onlara gadap etti. Senelerce yağmur yağdırmadı.
    Malları, hayvanları helak oldu. Bağları bahçeleri kuruyup, servetleri
    kayboldu, nesilleri kesildi. Son derece muhtaç ve fakir hâle düştüler.
    Onların bu hâli karşısında Nuh aleyhisselâm; ''Ey kavmim başınıza gelen
    bunca belâlar günahlarınız sebebiyledir. Putlara tapıp, Allah'a ibâdet
    etmekten kaçındığınız için Allahü teâlâ size gadap etti. Bu sebeple
    yağmurlar kesildi. Büyük sıkıntılara düştünüz. Ama Rabbinizden
    günahlarınızın bağışlanmasını isteyin, sizi affedip üzerinize rahmet
    yağmuru göndersin. Size mallar ve evlatlar ihsan ederek şmdat etsin.
    Nihâyet bir gün ölüp kabre gireceksiniz. Rabbiniz sizi bir müddet
    kabirde beklettikten sonra diriltecek ve amellerinizin cezâsını ve
    mükâfâtını verecek.'' diyerek daha birçok husûsu iyice anlatıp onlara
    ehemmiyetle nasihat etti. İsyandan vaz geçmezlerse daha ağır azaplara
    düşeceklerini bildirdi.



    Nuh aleyhisselâm ve
    bildirdiklerine inanmayıp putlara tapmakla israr eden azgın millet;
    ''Ey Nuh gerçekten bizimle çok mücâdele ettin, bunda da çok ısrarla
    davrandın. Bu işe başladığın gündenberi bizi devamlı olarak azapla
    korkutup durdun. Artık sözünde doğru isen şu azâbı getir de görelim.
    Artık ne olacaksa olsun.'' diyerek onun nasihatlarını ve dâvetlerini
    hiç kabul etmedikleri, Kur'ân-ı kerim'de Hûd sûresinde (ayet 32)
    bildirilmektedir. Nûh aleyhisselâm kavminin bu tutumu karşısında aslâ
    yılmadan, tebliğ vazifesini devâm ettiği hâlde, onların bir türlü imâna
    gelmeyeceklerini iyice anladı. Bunun üzerine meâlen şöyle duâ ettiği
    Kur'ân-ı kerim'de bildirilmektedir: ''Nuh (aleyhisselâm) dedi ki: ''Ey
    Rabbim! yeryüzünde, hareket eden hiçbir kâfir bırakma! Eğer sen onları
    bırakırsan, kullarını dalâlete, sapıklığa sürüklerler. Hem bundan sonra
    onların çoluk çocuğu olmaz. Olsa bile çocukları fâcir ve küfürde pek
    ileri kimseler olurlar. Ey Rabbim! beni, anamı, babamı, mümin olarak
    evime girenleri, erkek, kadın bütün müminleri mağfiret eyle, bağışla,
    zâlimlerin (kâfirlerin) ise ancak helâk ve hüsrânlarını arttır.'' (Nuh
    sûresi:26-28) ve ''(Nuh aleyhisselâm duâ edip) dedi ki: Yâ Rabbi!
    Gerçekten kavmim beni tekzip etti. Beni yalanladı. Artık benimle
    onların arasındaki hükmü sen ver. Beni ve berâberimdeki müminleri
    kurtar.'' (Şuarâ sûresi:117-118) Nuh aleyhisselâmın bu duâsı üzerine,
    Kur'ân-ı kerimde Allahü teâlânın ona meâlen şöyle vahy ettiği
    bildirilmektedir: ''Nuh'a vahy olundu ki; kavminden daha önce imân
    etmiş olanların dışında hiç kimse imân etmeyecek. O hâlde sen, kavmin
    seni yalanladıkları için ve sana ezâ verdikleri için mahzûn olma,
    kederlenme ki; onlardan intikam alma vakti gelmiştir. Nezâretimiz
    altında ve vahy ettiğimiz, bildirdiğimiz şekilde bir gemi yap! Zâlimler
    (kâfirler) hakkında bana duâ etme. Zirâ onlar (suda) boğulacaklardır.''
    (Hûd sûresi:36-37) Nuh aleyhisselâm kendisine gönderilen vahiy üzer,ne
    hemen bir gemi yapmaya başladı. Geminin yapılmasında Cebrâil
    aleyhisselâm, Allahü teâlânın emri üzerine yardımcı oluyor ve nasıl
    yapılacağını târif ediyordu. Nuh aleyhisselâm ve imân eden müminler de
    geminin yapılmasında çalıştılar. Geminin inşâsını gören putperestler;
    ''Şimdi de marangozluğa mı başladın?'' diyerek alay ediyorlardı.
    Hazret-i Nuh ise; ''Benimle alay ediyorsunuz ama, rezil edici azâbın
    kime geleceğini ve kime sürekli azâbın ineceğini göreceksiniz.''
    diyordu. Nuh aleyhisselâm, yüzyılar boyu insanları Allahü teâlâya imân
    etmeye çağırdığı hâlde insanların imân etmemeleri sebebiyle helâk
    olmalarının yaklaştığı sırada son olarak şöyle dedi. ''Ey insanlar! Ben
    size doğru yolu göstermek için Allah tarafından görevlendirildim. Bir
    ömür boyu size nasihat ettim. Dinlemediniz, benimle alay ettiniz, sabır
    ve tahammül gösterdim. Bana, inananlara eziyet edip, incittiniz Allahü
    teâlâ yer yüzünü zulüm ve küfürden temizleyecek. Geliniz, dâvetimi
    kabul ediniz. Câhillik etmeyiniz Allahü teâlâya itâat ediniz. Ben sizin
    hayır ve iyiliğinizi istiyorum. Siz bilmiyorsunuz ama, Allah'ın azâbı
    en kısa zamanda büyük bir tufan şeklinde gelecek. Bildirdiklerime
    inanmayan herkes helâk olacaktır. Şu yaptığım gemi, imân edenlerin
    binip kurtuluşa ereceği gemidir. Allah'a imân etmeyen âsiler suda
    boğulacaktır. Kurtulmayı isteyen imân etsin ve benimle yolcu olsun. Bu
    benim, herkesin duyması gereken son sözümdür.''

    Nuh
    aleyhisselâmın son olarak söylediği bu sözlerine de uymayan insanlar;
    ''Ey Nuh, uzun yıllardan beri bu sözleri söylüyorsun. Şimdi de kuru bir
    çöl ortasında büyük bir gemi yaptın. bizi tufanla korkutuyorsun biz
    sana da söylediklerine de inanmıyoruz.'' dediler. Nihâyet bir müddet
    sonra geminin yapımı tamamlandı. Hazret-i Nuh'un yaptığı ve üç katlı
    olduğı rivâyet edilen bu geminin ateş yanarak kazanı kaynayıp hareket
    ettiği (Buharlı bir gemi olduğu) Kur'ân-ı kerim'de açıkça
    bildirilmektedir. Hûd sûresi, 40 âyet-i kerimesinde meâlen buyruldu ki:
    ''Nihâyet helak etme emrimizin azâbımızın vakti geldiği, tennûrun
    (fırının) taşıp fışkırdığı (yâhut gemi kazanının kaynadığı) zaman biz
    Nuh'a şöyle emreyledik ki, kendisinden faydanılan hayvanların her
    cinsinden erkek ve dişi birer çift hayvanı gemiye koy. Üzerlerine
    boğulma emri takdir edilenler hâriç âile halkında bir de imân edenleri
    gemiye yükle. zâten Nuh'a imân edenler pek az idi.'' Gemiye binecekler
    hazır olunca hazret-i Nuh onlara, Allahü teâlânın ismiyle gemiye
    binmelerini söyledi. Bütün müminler, o azgın kâfirlerin gözleri önünde
    Hazret-i Nûh ile gemiye bindiler. Nitekim Kur'ân-ı kerim'de meâlen
    buyruldu ki: ''Nuh (aleyhisselâm) gemiye bineceklere; ''Allahü teâlânın
    ismiyle girin ki, geminin yürümesi ve durması Allahü teâlânın
    irâdesiyledir. Benim Rabbim, müminleri mâğfiret edici ve merhametiyle
    tufân belâsından kurtaracıdır.'' dedi.'' (Hûd sûresi:41) Yine Kur'ân-ı
    kerim'de meâlen buyruldu ki: ''Ey Nuh sen ve berâberindekiler gemiye
    yerleşince; ''Bizi zâlim (kâfir) milletten kurtaran Allah'a hamd olsun.
    Rabbim, beni hareketli bir yere indir sen, indirenlerin en
    hayırlısısın.'' de.'' (Mü'minin sûresi28-29) Nuh aleyhisselâm her
    hayvandan birer çift alıp, imân edenlerle birlikte gemiye yerleştikten
    sonra, gökten çok şiddetli bir yağmur yağmaya ve yerden de sular
    fışkırmaya başladı ve her şey suya gark oldu. Sular dağları aştı. Gemi,
    dağlar gibi dalgalar arasında kaldı. Nuh aleyhisselâm inanmayan
    putperest kavim boğularak helak olup gitti. Bu tûfan hâdisesi Kur'ân-ı
    kerim'de kamer sûresi 11 ve 12. âyette bildirilmektedir. Tûfan
    başladığı sırada Nuh aleyhisselâm imân etmeyen oğlu Yâm'a (Kenan), imân
    edip gemiye binmesini söyledi ise de oğlu; ''Dağa çıkar sudan
    kurtulurum.'' deyip binmedi. Bir dalga gelip onu da boğdu. Boğulanlar
    arasında hazret-i Nuhûn hanımı da vardı. O da imân etmemişti. Tûfan
    altı ay devam etti. Altı ay sonra Allahü teâlânın meâlen; Ey arz!
    Suyunu yut ve ey gök suyunu tut.'' (Hûd sûresi 44) emriyle yağmur
    kesilip sular çekildi. Nuh aleyhisselâmın gemisi Muharrem ayının onunda
    aşure günü Irak'ta Cûdi Dağı üzerine oturdu. Bundan sonra insanlar Nuh
    aleyhisselâmın üç oğlundan türedi. Bu bakımdan Nuh aleyhisselâma ikinci
    Âdem denildi. Nuh aleyhisselâm bin yaşında vefât etti. Nuh
    aleyhisselâmın Sâm adlı oğlundan Arap, Fars ve Rum kavmi, Hâm adlı
    oğlundan ise Hindistan, Habeş ve Afrika halkı, diğer oğlu Yâfes'ten de
    Asyalılar ve Türkler meydana geldi. Nihâyet insanlar zamanla çoğalıp,
    Asya'ya, Avrupa'ya, Okyanusya'ya ve Berring (Behreng) Boğazından
    Amerika'ya geçerek bütün yeryüzüne yayıldılar. Nuh aleyhisselâm
    Kur'ân-ı kerim'de şekür (çok şükreden kul) sıfatıyla anılmış olup,
    birçok âyet-i kerimede ondan bahsedilmektedir. Ayrıca Kur'ân-ı
    kerim'deki sûrelerden biri de Nuh sûresi olup, bu sûrede Nuh
    aleyhisselâmdan bahsedilmektedir. Ülü'lazm peygamberler arasında
    Neciyullah (Allahü teâlâya karşı devamlı olarak teveccühte ve
    münâcaatta bulunup, ilâhi feyzleri alan) denilen Nuh aleyhisselâm
    hakkında Peygamber efendimiz hadis-i şeriflerde buyurdu ki: ''Melek-ül
    mevt (Azrail aleyhisselâm) Nuh'a (aleyhisselâm) geldiğinde dedi ki:
    ''Ey Nuh ey peygamberlerin en büyüğü (en yaşlısı), ey uzun ömürlü ve ey
    duâsı kabul olunan! Dünyâyı nasıl gördün?'' Nuh (aleyhisselâm) dedi ki:
    ''Şüyle bir kimse gibi ki, kendisine iki kapısı olan bir ev yapılmış da
    birinden girmiş diğerinden çıkmıştır.''

    Mûcizeleri:

    1-Nuh
    aleyhisselâmın kavminden bir fırka gelip, oturdukları beldedeki büyük
    taşları toprak yapmasını istemişlerdi. Allahü teâlâ Cebrâil
    aleyhisselâmı gönderip, ''Resûlüme söyle, o taşlara eliyle işâret
    etsin.'' buyurdu. Nuh aleyhisselâm da buyrulduğu gibi yapıp eliyle
    işâret edince, o beldede bulunan bütün taşlar birden toprak oldular.
    Bunun üzerine on iki kişi imân etti. 2-Uzakta bulunan ve gözle
    görülemeyecek şeyleri görüp haber verirdi. 3-Susuz yerlerden su
    çıkarırdı. 4- İşâretiyle ağaçlar kökünden sökülüp başka tere geçerdi.
    5- Duâsıyla kuru ağaçlar hemen meyve verirdi. 6- Duâsıyla bulutsuz
    olarak yağmur yağardı. 7- Kum, toprak, kil gibi şeyler, onun duâsıyla
    yiyecek maddeleri hâline gelirdi. Gemisi Cûdi Dağının üzerine oturunca,
    insanlar açlıktan kurtulmak için yiyecek isteklerinde duâ edince bir
    miktar toprak ve kum yitecek hâline geldi ve bunu yediler. 8-İmân
    ederek gemisine girip tufandan kurtulan insanlar çok az olmasına
    rağmen, onun duâsıyla çok kısa zamanda çoğalarak arttılar. 9-Eliyle
    yere diktiği bir ağaç fidanı o anda çeşitli renklerde meyve verdi.

      Forum Saati C.tesi Kas. 23, 2024 6:24 am