Imam BUHÂRÎ
(194-256/810-869)
Hadis bilginlerinin ileri gelenlerinden biri
Ebû Abdullah Muhammed b. Ismâil b. Ibrâhim b. el-Mugîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhârî.
Mugire
b. Berdizbeh, Buhara Valisi Yemân el-Cûfi'nin araciligiyla müslüman
olmustur. Bu nedenle Cûfi'ye nisbet edilmistir. Buhârî'nin babasi ve
dedesi hakkinda pek bilgimiz yoktur.
Muhammed el-Buhârî, 13
sevvâl 194 h./21 Temmuz 810 tarihinde Cuma günü Buhara'da dogmustur.
Bundan dolayi da Buhârî nisbetiyle anilmasina sebep olmustur. Buhârî,
henüz bebek iken babasi vefat etmis, kardesi Ahmed'le birlikte yetim
kalmistir. Annesinin terbiyesi altinda büyümüs, küçük yasta Kur'an'i
ezberlemis ve Arapça ögrenmistir. Babasindan kalan servet onun hiç
kimseye muhtaç olmadan ilim ögrenmesinde yararli oldu. On bir yasinda
hadis ögrenmeye basladi. Onalti yasinda annesi ve kardesi Ahmed'le
birlikte hacca gitti. Annesi ve kardesi Buhârâ'ya dönerken, kendisi
ilim ögrenmek istegiyle Mekke'de kaldi. (210 h./825).
Onsekiz
yasinda "Kitâbu Kadâya's-Sahabe ve't-Tâbiin" ile "et-Târîhü'l-Kebîr"
adli eserlerini yazdi. ilim ögrenmek için sam'a, Misir'a, Basra'ya,
Bagdat'a gitti. Bu amaçla alti yil Hicâz'da kaldi. Buhârî, hadis
ögrenmek ve nakletmekle kalmadi. siirle de ilgilendi. Ancak fazla siir
yazmadi. Savas sporlarina ilgi duydu, ata bindi, ok atti.
Akranlari
Buhârî'den övgüyle bahsederler. Onu övenler arasinda büyük muhaddis
imam Müslim'de vardir. Buna ragmen, Buhârî'nin üstünlügünü çekemeyenler
fitne çikarmaktan geri kalmadilar. Buhârî'nin "Kur'an mahluktur"
düsüncesini savundugunu yaydilar. Bu dedikodulardan rahatsiz olan
Buhârî, memleketi Buhâra'ya gitti. Burada da rahat edemedi. Buhârâ
emiri ile arasi açildi. Buhara Emiri Halid Ibn Ahmed, çocuklarina
Câmiu's-Sahîh'i ve et-Tarih'i okutmasi için Buharî'yi konagina çagirir
fakat Buharî, bu teklifi kabul etmez. ilim meclIslerinin herkese açik
oldugunu,isteyenin gelerek yararlanabilecegini, ilmi valinin konaginin
duvarlari arasina hapsedemeyecegini bildirir. Bu olay üzerine Ahmed Ibn
Hâlid, onu Buhara'dan sürer. Buhârî, Buhara'dan ayrildiktan sonra
Semerkand'a gider. Hartenk köyünde bulunan akrabalarinin arasina
yerlesir. Semerkand'lilar, Buhârî'den yararlanmak isterler. Bir heyet
gönderip Semerkand'a gelmesi ricasinda bulunurlar. Buhârî, Semerkand'a
gitmek için hazirlik yapmaya baslar ancak bu arada hastalanir ve
Ramazan Bayrami gecesi vefat eder (30 Ramazan 256 h./31 Agustos 869).
Cenazesi, bayram günü ögleden sonra kilinarak Hartenk'e defnedilir.
Imam
Buhârî keskin bir zekâ ve ezberleme yetenegine sahipti. Herhangi bir
seyi ezberlemesi için ona bir defa bakmasi veya onu bir defa dinlemesi
yeterliydi. Bagdatlilarin ve Semerkandlilar'in O'nun zekâ seviyesini
denemek için sorduklari sorular bunu göstermesi bakimindan önemlidir.
Gezileri sirasinda dinlediklerini yazmamasi ve kendisine takilanlara,
dinledigi bütün hadIsleri ezberden okumasi da dikkat çekicidir. O ayni
zamanda çok hadis ezberlemekle de söhret bulmustu.
Ince yapiti
uzun boylu idi. ihtiyarliginda çok halim selim görünüslü olmustu. Sert
yaratilIsli degildi. Yumusak huyluydu. ilim konusunda çok dikkatli idi.
Dayanaksiz konusmak istemezdi. Baskalari hakkinda gayet yumusak bir dil
kullanirdi. Derdi ki, "Hiçbir kimseyi giybet etmemis olarak Allah
(c.c)'a kavusmayi arzu ediyorum." Rical bilgisi herkesten çok olmasina
ragmen cerh ettigi (zayifligini ortaya koydugu) raviler hakkinda bile
asagilayici tabirler kullanmazdi. Yalanciligi bilinen birisi için "fîhi
nazar (bunda ihtilaf vardir)", "seketû anhu (sikaligi konusunda âlimler
sustular)" derdi. O'nun bir adam hakkinda en agir sözü "münkerü'l-hadis
(hadisi alinmaz)" terimidir.
Kütübü sitte müelliflerinden
en-Nesâî, Buhârî'yi bizzat görüstügü seyhler arasinda saydiktan sonra
söyle demistir: "O, sika, inanilir, akilli bir muhaddistir. Islâm
tarihinde ilk defa sahih kitap yazan odur." Bazi âlimler onun için
söyle derler: "Buhârî, Allah (c.c)'nun yeryüzünde yürüyen
ayetlerindendir." Necm b. el-Fazl diyor ki: "Rüyamda Rasûlullah
(s.a.s.) efendimizi gördüm. Bir köyden çikmis gidiyordu ve arkasindan
imam-i Buhârî de onu takip etmekteydi. O bir adim atinca Buhârî de bir
adim atiyor ve ayagini Rasûlullah (s.a.s.)'in ayagini bastigi yere
basiyordu. Kitabini da her bakimdan ona nisbet ediyordu."
Buhârî
ilmiyle amel eden bir insandi. Islâmî sinirlara uymada asiri derecede
titizdi. Helâl ve haram konusunda duyarli idi. Hadis ilmine hizmet, bu
yolla Allah (c.c.)'in rizasini, Rasûlullah (s.a.s.)'in sefaatini
kazanmaktan öte bir amaç tasimiyordu. Babasindan kalan mirasi bile bu
yolda harcamisti. Cömertligiyle söhret bulmustu, yardim ettiklerine
Allah rizasi için elini uzatiyordu. Çok Kur'an okur, çok nafile namaz
kilardi. Rivayete göre her üç günde bir Kur'an'i Kerîm'i hatmederdi.
Gecenin bir kismini uykuyla geçirirdi. Sürekli geceleri uykusundan
kalkip, kandilini yakar, hadis tahric ederdi. Yahut yazdiklarina
isaretler koyar, üzerinde düsünürdü. Seherden önce uyanir, gece namazi
kilar; sonra Kur'an'in üçte birini okurdu. Ramazanda ise terâvihten
sonra Kur'an'in üçte birini okumaya devam ederdi.
Buhârî'nin
kendi ifadesine göre hadis aldigi hocalarinin sayisi binden fazladir.
Hadis yazdigi seyhlerine ait senetleri de bildigini, senedi zayif
rivayetlere itibar etmedigini belirtir. Hocalarinin baslicalari
sunlardir:
Ahmed b. Hanbel
Ali b. el-Medinî
Yahya b. Maîn
Ismail b. idris el-Medînî
Ishak b. Rahuyeh.
Bunlarin disinda su isimleri de görüyoruz;
Mekkî b. ibrahim el-Belhî
Muhammed b. Selam el-Bikendi
Ibrahim b. el-Es'as
Ali b. el-Hasan b. Sekîk
Yahya b. Yahya
Ibrahim b. Musa el-Hafiz
Süreyc b. en-Numan
Ebu Asim en-Nebil es-Seybânî
Muhammed b. Abdullah el-Ensârî
Abdullah b. Zübeyr el-Hamidî
El Mekrî, Abdülaziz el-Üveysî.
Ögrencileri arasinda da en meshurlari sunlardir;
Ebu isa et-Tirmîzî
Muhammed b. Nasru'l Mervezî
Ibni Ebi Dâvud
Müslim b. Haccac ve en-Nesâi.
Câmiu's-Sahîh;
Islâm'in ilk dönemlerinde hadIslerin Kur'an'la karismasi söz konusu
oldugundan hadIslerin yazilmasi yasakti. Sonralari Kur'an-i Kerîm,
kitap haline getirilip, çogaltildi oria bir seyin karismasi engellendi.
Sahabe nesli bütünüyle vefat etmis, Islâm ülkeleri genIslemis, degisik
düsünceler ortaya çikmisti. Bu tür nedenlerle hadIslerin toplanmasinin
yararli olacagina inanildi ve hadIslerin tedvinine baslandi.
HadIslerin
toplanmasina Tabiun döneminde baslanmistir. imam Mâlik* (179 h./195)
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hadIslerine Sahabe ve Tabiun kavillerini
ekleyerek Muvatta'yi tasnif etmistir. imam Mâlik'ten sonra da hadis
konusunda çalismalar yapildi. Buhârî'nin Câmiu's-Sahîhi meydana
getirmesi iki sebebe dayanmaktadir. Bunlarin birincisi, hocasinin
kendisinden böyle bir istekte bulunmasi, ikincisi de kendisinin görmüs
oldugu bir rüyadir.
Buhârî, sahih adiyla anilan ve içerisine
sadece kendince sahih oldugu sabit olan hadIsleri koydugu kitabini
yazmakla hükümlerin kaynaklarini bulmada önemli bir hizmeti yerine
getirmistir. imam Buhârî ayrica bu eserle kendisinden önce yasamis
mezhep imamlarinin dayandigi temellerin saglam oldugunu, hiç birinin
kisisel görüsle fetva vermedigini ortaya koydu. Ondan sonra gelen
muhaddIsler, hadis çalismalarinin sinirlarini az çok belirlemis
oldular. ilim adamlari Buhârî'nin eserine büyük önem verdiler.
Özellikle sahih hadis konusunda onun eserinin ortaya koydugu gerçekleri
ve sartlari kabul ettiler, örnek aldilar. O, hadiste odak ve hareket
noktasi olarak degerlendirildi.
Buhârî, bu eseri meydana
getirirken çok titiz davrandi. Eserine aldigi hadIsleri, alti yüz bin
hadisin içinden seçti. Sahih hadIslerin disinda kalan diger hadIsleri
eserine almadi. Eserin kabarmasini önlemek için sahih hadIslerin bile
bir kismini almamistir. Câmiu's-Sahih'te yer alan hadIslerin sayisi
yedibinikiyüzyetmisbestir. Bazi hadIsler degisik kitaplarda
geçmektedir. Mükerrerler çikarildiktan sonra geriye kalan hadis sayisi
dört bin'dir.
Câmiu's-Sahih'te hadIsler konularina göre
kitaplara, her kitap da kendi arasinda bâblara ayrilmistir. Eserde,
üzerinde ihtilaf edilmeyen hadIslere yer verilmis, râvilerin güvenilir
olmasi hususunda titiz davranilmistir. Râviler birbirine baglanarak ilk
kaynaga kadar götürülmüstür. HadIsleri bazi titiz ölçülere vurduktan
sonra sahih kabul edip, uymayanlari reddetme çigirini açan Buhârî
olmustur. O'ndan sonra gelen âlimler bu yoldan giderek sahih hadIsleri
zayif ve uydurma olanlarindan ayirmaya devam etmIslerdir. Sahih hadis
kitabi yazanlar çok olmakla beraber Buhârî kadar titizligi ileri
götüren olmamistir. Hadis kabulünde kendine has çok dar bir yolda tek
olmasi onun Islâm ümmeti arasinda müstesnâ bir söhret ve güven
kazanmasina sebep olmustur.
Sahih'in nerede telif edildigi
hususunda degisik görüsler vardir. Buhârî, hadis almak için gittigi her
yerde eserini telife çalismistir. Hayati seyahatlerle ve ilim yolunda
geçen bir insanin onalti yillik çalismasinin mahsulü olan bu eserin
telifini bir yere baglamak mümkün degildir.
Câmiu's-Sahih'te
yer alan kitap (bölüm) sayisi doksanyedi, bâblarin sayisi üçbindört
yüzelli kadardir. Üç râvili hadIslerin sayisi da yirmi ikidir. Degisik
senetle gelen hadIsler Sahih'te yer almaktadir. Ancak ayni senet ve
ayni metinle birden fazla yerde zikredilen hadIslerin sayisi yirmi üç
kadardir. Kur'an'dan sonra ana kaynak olan Buhârî'nin Sahih'i ile
Müslim'in eserine Sahih adi verilmektedir. ikisine birden "Sahihayn "
denilir. Diger dört hadis kitabina da "Sünen ", alti hadis kitabinin
tümüne birden "Kütübü Sitte" denilmektedir.
Buhârî'nin bu
eserine ait bir çok serh yazilmis ve üzerinde çalismalar yapilmistir.
En meshur serhleri, Aynî'nin Umdetu'l-Kari, Askalani'nin Fethu'l-Barî
ve Kirmâni'nin Kevâkibü'd-Derârî, adli eserleridir.
Câmiu's-Sahih disinda, su eserleri vardir:
Tarihu'l
Kebir: Hadis ricaline ait önemli bir eserdir. Sahasinda ilk
yazilanlardandir. Buhârî bunu henüz onsekiz yasinda iken Rasûlullah
(s.a.s.)'in kabri basinda mehtapli gecelerde yazmistir. Haydarabad'ta
1941-1954 tarihlerinde dört cilt,1959-1963 tarihlerinde üç cilt halinde
basilmistir.
Târihu'l-Evsât: Tarihu'l Kebir'in kisaltilmisidir.
Bazi yazma nüshalari mevcuttur. Ibni Hacer Tehzibû't-Tehzib isimli
eserinde bundan nakiller yapmistir.
Tarihu's-Sagîr: Tarihu'l
Kebir'in bir özetidir. 1325 yilinda Zuafâü's-Sagîr ile birlikte
Hindistan'da basilmistir. Kitâbu Zuafâü's-Sagîr: Zayif ravilerin
hallerinden bahseder. Hindistan'da 1323 ve 1326 tarihlerinde
basilmistir.
Et-Tarihu fi Ma'rifeti Ruvati'l-Hadîs ve Nükâti'l
Âsâr ve's Sünen ve Temyizü Sikatihim min Züafâihim ve Târihu Vefâtihim:
Küçük bir risâledir.
Eet-Tevârîhu'l Ensâb: Bazi sahIslarin özel hallerinden bahseder.
Kitâbu'l Künâ: Râvîlerin künyelerinden bahseden bir eserdir. Haydarabad'ta 1360 yilinda basilmistir.
Edebü'l-Müfred:
Ahlâk hadIslerini toplayan bir eserdir. istanbul'da 1306, Kahire'de
1346, Hindistan'da 1304 yillarinda basilmistir.
Refu'l-Yedeyn
fi's-Salati: Namazda el kaldirmakla ilgili bir risâledir. Kalküta'da
1257, Delhi'de 1299 yillarinda yayinlanmistir.
Kitâbu'l-Kiraati Halfe'l-imam: Namazda imamin arkasinda okuma hakkinda yazilmis bir risâledir.
Hayrü'l
Kelâm fi Kiraati Halfi'l Imam adiyla Orduca çevirisi ile beraber
1299'da Delhi'de, ayrica 1320'de Kahire'de basilmistir.
Halku'l-Ef'ali'l-ibâd
ve'r-Redd Ale'l Cehmiyye: Cehmiyye mezhebinin görüslerini reddeden bir
kitaptir. 1306'da Delhi'de basilmistir.
El-Akîde yahut et-Tevhîd: Akaid konusunda yazilmis bir eserdir.
Abarü's Sifat: HadIsle ilgili bir eserdir ve bazi kütüphanelerde yazma nüshalari mevcuttur.
(194-256/810-869)
Hadis bilginlerinin ileri gelenlerinden biri
Ebû Abdullah Muhammed b. Ismâil b. Ibrâhim b. el-Mugîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhârî.
Mugire
b. Berdizbeh, Buhara Valisi Yemân el-Cûfi'nin araciligiyla müslüman
olmustur. Bu nedenle Cûfi'ye nisbet edilmistir. Buhârî'nin babasi ve
dedesi hakkinda pek bilgimiz yoktur.
Muhammed el-Buhârî, 13
sevvâl 194 h./21 Temmuz 810 tarihinde Cuma günü Buhara'da dogmustur.
Bundan dolayi da Buhârî nisbetiyle anilmasina sebep olmustur. Buhârî,
henüz bebek iken babasi vefat etmis, kardesi Ahmed'le birlikte yetim
kalmistir. Annesinin terbiyesi altinda büyümüs, küçük yasta Kur'an'i
ezberlemis ve Arapça ögrenmistir. Babasindan kalan servet onun hiç
kimseye muhtaç olmadan ilim ögrenmesinde yararli oldu. On bir yasinda
hadis ögrenmeye basladi. Onalti yasinda annesi ve kardesi Ahmed'le
birlikte hacca gitti. Annesi ve kardesi Buhârâ'ya dönerken, kendisi
ilim ögrenmek istegiyle Mekke'de kaldi. (210 h./825).
Onsekiz
yasinda "Kitâbu Kadâya's-Sahabe ve't-Tâbiin" ile "et-Târîhü'l-Kebîr"
adli eserlerini yazdi. ilim ögrenmek için sam'a, Misir'a, Basra'ya,
Bagdat'a gitti. Bu amaçla alti yil Hicâz'da kaldi. Buhârî, hadis
ögrenmek ve nakletmekle kalmadi. siirle de ilgilendi. Ancak fazla siir
yazmadi. Savas sporlarina ilgi duydu, ata bindi, ok atti.
Akranlari
Buhârî'den övgüyle bahsederler. Onu övenler arasinda büyük muhaddis
imam Müslim'de vardir. Buna ragmen, Buhârî'nin üstünlügünü çekemeyenler
fitne çikarmaktan geri kalmadilar. Buhârî'nin "Kur'an mahluktur"
düsüncesini savundugunu yaydilar. Bu dedikodulardan rahatsiz olan
Buhârî, memleketi Buhâra'ya gitti. Burada da rahat edemedi. Buhârâ
emiri ile arasi açildi. Buhara Emiri Halid Ibn Ahmed, çocuklarina
Câmiu's-Sahîh'i ve et-Tarih'i okutmasi için Buharî'yi konagina çagirir
fakat Buharî, bu teklifi kabul etmez. ilim meclIslerinin herkese açik
oldugunu,isteyenin gelerek yararlanabilecegini, ilmi valinin konaginin
duvarlari arasina hapsedemeyecegini bildirir. Bu olay üzerine Ahmed Ibn
Hâlid, onu Buhara'dan sürer. Buhârî, Buhara'dan ayrildiktan sonra
Semerkand'a gider. Hartenk köyünde bulunan akrabalarinin arasina
yerlesir. Semerkand'lilar, Buhârî'den yararlanmak isterler. Bir heyet
gönderip Semerkand'a gelmesi ricasinda bulunurlar. Buhârî, Semerkand'a
gitmek için hazirlik yapmaya baslar ancak bu arada hastalanir ve
Ramazan Bayrami gecesi vefat eder (30 Ramazan 256 h./31 Agustos 869).
Cenazesi, bayram günü ögleden sonra kilinarak Hartenk'e defnedilir.
Imam
Buhârî keskin bir zekâ ve ezberleme yetenegine sahipti. Herhangi bir
seyi ezberlemesi için ona bir defa bakmasi veya onu bir defa dinlemesi
yeterliydi. Bagdatlilarin ve Semerkandlilar'in O'nun zekâ seviyesini
denemek için sorduklari sorular bunu göstermesi bakimindan önemlidir.
Gezileri sirasinda dinlediklerini yazmamasi ve kendisine takilanlara,
dinledigi bütün hadIsleri ezberden okumasi da dikkat çekicidir. O ayni
zamanda çok hadis ezberlemekle de söhret bulmustu.
Ince yapiti
uzun boylu idi. ihtiyarliginda çok halim selim görünüslü olmustu. Sert
yaratilIsli degildi. Yumusak huyluydu. ilim konusunda çok dikkatli idi.
Dayanaksiz konusmak istemezdi. Baskalari hakkinda gayet yumusak bir dil
kullanirdi. Derdi ki, "Hiçbir kimseyi giybet etmemis olarak Allah
(c.c)'a kavusmayi arzu ediyorum." Rical bilgisi herkesten çok olmasina
ragmen cerh ettigi (zayifligini ortaya koydugu) raviler hakkinda bile
asagilayici tabirler kullanmazdi. Yalanciligi bilinen birisi için "fîhi
nazar (bunda ihtilaf vardir)", "seketû anhu (sikaligi konusunda âlimler
sustular)" derdi. O'nun bir adam hakkinda en agir sözü "münkerü'l-hadis
(hadisi alinmaz)" terimidir.
Kütübü sitte müelliflerinden
en-Nesâî, Buhârî'yi bizzat görüstügü seyhler arasinda saydiktan sonra
söyle demistir: "O, sika, inanilir, akilli bir muhaddistir. Islâm
tarihinde ilk defa sahih kitap yazan odur." Bazi âlimler onun için
söyle derler: "Buhârî, Allah (c.c)'nun yeryüzünde yürüyen
ayetlerindendir." Necm b. el-Fazl diyor ki: "Rüyamda Rasûlullah
(s.a.s.) efendimizi gördüm. Bir köyden çikmis gidiyordu ve arkasindan
imam-i Buhârî de onu takip etmekteydi. O bir adim atinca Buhârî de bir
adim atiyor ve ayagini Rasûlullah (s.a.s.)'in ayagini bastigi yere
basiyordu. Kitabini da her bakimdan ona nisbet ediyordu."
Buhârî
ilmiyle amel eden bir insandi. Islâmî sinirlara uymada asiri derecede
titizdi. Helâl ve haram konusunda duyarli idi. Hadis ilmine hizmet, bu
yolla Allah (c.c.)'in rizasini, Rasûlullah (s.a.s.)'in sefaatini
kazanmaktan öte bir amaç tasimiyordu. Babasindan kalan mirasi bile bu
yolda harcamisti. Cömertligiyle söhret bulmustu, yardim ettiklerine
Allah rizasi için elini uzatiyordu. Çok Kur'an okur, çok nafile namaz
kilardi. Rivayete göre her üç günde bir Kur'an'i Kerîm'i hatmederdi.
Gecenin bir kismini uykuyla geçirirdi. Sürekli geceleri uykusundan
kalkip, kandilini yakar, hadis tahric ederdi. Yahut yazdiklarina
isaretler koyar, üzerinde düsünürdü. Seherden önce uyanir, gece namazi
kilar; sonra Kur'an'in üçte birini okurdu. Ramazanda ise terâvihten
sonra Kur'an'in üçte birini okumaya devam ederdi.
Buhârî'nin
kendi ifadesine göre hadis aldigi hocalarinin sayisi binden fazladir.
Hadis yazdigi seyhlerine ait senetleri de bildigini, senedi zayif
rivayetlere itibar etmedigini belirtir. Hocalarinin baslicalari
sunlardir:
Ahmed b. Hanbel
Ali b. el-Medinî
Yahya b. Maîn
Ismail b. idris el-Medînî
Ishak b. Rahuyeh.
Bunlarin disinda su isimleri de görüyoruz;
Mekkî b. ibrahim el-Belhî
Muhammed b. Selam el-Bikendi
Ibrahim b. el-Es'as
Ali b. el-Hasan b. Sekîk
Yahya b. Yahya
Ibrahim b. Musa el-Hafiz
Süreyc b. en-Numan
Ebu Asim en-Nebil es-Seybânî
Muhammed b. Abdullah el-Ensârî
Abdullah b. Zübeyr el-Hamidî
El Mekrî, Abdülaziz el-Üveysî.
Ögrencileri arasinda da en meshurlari sunlardir;
Ebu isa et-Tirmîzî
Muhammed b. Nasru'l Mervezî
Ibni Ebi Dâvud
Müslim b. Haccac ve en-Nesâi.
Câmiu's-Sahîh;
Islâm'in ilk dönemlerinde hadIslerin Kur'an'la karismasi söz konusu
oldugundan hadIslerin yazilmasi yasakti. Sonralari Kur'an-i Kerîm,
kitap haline getirilip, çogaltildi oria bir seyin karismasi engellendi.
Sahabe nesli bütünüyle vefat etmis, Islâm ülkeleri genIslemis, degisik
düsünceler ortaya çikmisti. Bu tür nedenlerle hadIslerin toplanmasinin
yararli olacagina inanildi ve hadIslerin tedvinine baslandi.
HadIslerin
toplanmasina Tabiun döneminde baslanmistir. imam Mâlik* (179 h./195)
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hadIslerine Sahabe ve Tabiun kavillerini
ekleyerek Muvatta'yi tasnif etmistir. imam Mâlik'ten sonra da hadis
konusunda çalismalar yapildi. Buhârî'nin Câmiu's-Sahîhi meydana
getirmesi iki sebebe dayanmaktadir. Bunlarin birincisi, hocasinin
kendisinden böyle bir istekte bulunmasi, ikincisi de kendisinin görmüs
oldugu bir rüyadir.
Buhârî, sahih adiyla anilan ve içerisine
sadece kendince sahih oldugu sabit olan hadIsleri koydugu kitabini
yazmakla hükümlerin kaynaklarini bulmada önemli bir hizmeti yerine
getirmistir. imam Buhârî ayrica bu eserle kendisinden önce yasamis
mezhep imamlarinin dayandigi temellerin saglam oldugunu, hiç birinin
kisisel görüsle fetva vermedigini ortaya koydu. Ondan sonra gelen
muhaddIsler, hadis çalismalarinin sinirlarini az çok belirlemis
oldular. ilim adamlari Buhârî'nin eserine büyük önem verdiler.
Özellikle sahih hadis konusunda onun eserinin ortaya koydugu gerçekleri
ve sartlari kabul ettiler, örnek aldilar. O, hadiste odak ve hareket
noktasi olarak degerlendirildi.
Buhârî, bu eseri meydana
getirirken çok titiz davrandi. Eserine aldigi hadIsleri, alti yüz bin
hadisin içinden seçti. Sahih hadIslerin disinda kalan diger hadIsleri
eserine almadi. Eserin kabarmasini önlemek için sahih hadIslerin bile
bir kismini almamistir. Câmiu's-Sahih'te yer alan hadIslerin sayisi
yedibinikiyüzyetmisbestir. Bazi hadIsler degisik kitaplarda
geçmektedir. Mükerrerler çikarildiktan sonra geriye kalan hadis sayisi
dört bin'dir.
Câmiu's-Sahih'te hadIsler konularina göre
kitaplara, her kitap da kendi arasinda bâblara ayrilmistir. Eserde,
üzerinde ihtilaf edilmeyen hadIslere yer verilmis, râvilerin güvenilir
olmasi hususunda titiz davranilmistir. Râviler birbirine baglanarak ilk
kaynaga kadar götürülmüstür. HadIsleri bazi titiz ölçülere vurduktan
sonra sahih kabul edip, uymayanlari reddetme çigirini açan Buhârî
olmustur. O'ndan sonra gelen âlimler bu yoldan giderek sahih hadIsleri
zayif ve uydurma olanlarindan ayirmaya devam etmIslerdir. Sahih hadis
kitabi yazanlar çok olmakla beraber Buhârî kadar titizligi ileri
götüren olmamistir. Hadis kabulünde kendine has çok dar bir yolda tek
olmasi onun Islâm ümmeti arasinda müstesnâ bir söhret ve güven
kazanmasina sebep olmustur.
Sahih'in nerede telif edildigi
hususunda degisik görüsler vardir. Buhârî, hadis almak için gittigi her
yerde eserini telife çalismistir. Hayati seyahatlerle ve ilim yolunda
geçen bir insanin onalti yillik çalismasinin mahsulü olan bu eserin
telifini bir yere baglamak mümkün degildir.
Câmiu's-Sahih'te
yer alan kitap (bölüm) sayisi doksanyedi, bâblarin sayisi üçbindört
yüzelli kadardir. Üç râvili hadIslerin sayisi da yirmi ikidir. Degisik
senetle gelen hadIsler Sahih'te yer almaktadir. Ancak ayni senet ve
ayni metinle birden fazla yerde zikredilen hadIslerin sayisi yirmi üç
kadardir. Kur'an'dan sonra ana kaynak olan Buhârî'nin Sahih'i ile
Müslim'in eserine Sahih adi verilmektedir. ikisine birden "Sahihayn "
denilir. Diger dört hadis kitabina da "Sünen ", alti hadis kitabinin
tümüne birden "Kütübü Sitte" denilmektedir.
Buhârî'nin bu
eserine ait bir çok serh yazilmis ve üzerinde çalismalar yapilmistir.
En meshur serhleri, Aynî'nin Umdetu'l-Kari, Askalani'nin Fethu'l-Barî
ve Kirmâni'nin Kevâkibü'd-Derârî, adli eserleridir.
Câmiu's-Sahih disinda, su eserleri vardir:
Tarihu'l
Kebir: Hadis ricaline ait önemli bir eserdir. Sahasinda ilk
yazilanlardandir. Buhârî bunu henüz onsekiz yasinda iken Rasûlullah
(s.a.s.)'in kabri basinda mehtapli gecelerde yazmistir. Haydarabad'ta
1941-1954 tarihlerinde dört cilt,1959-1963 tarihlerinde üç cilt halinde
basilmistir.
Târihu'l-Evsât: Tarihu'l Kebir'in kisaltilmisidir.
Bazi yazma nüshalari mevcuttur. Ibni Hacer Tehzibû't-Tehzib isimli
eserinde bundan nakiller yapmistir.
Tarihu's-Sagîr: Tarihu'l
Kebir'in bir özetidir. 1325 yilinda Zuafâü's-Sagîr ile birlikte
Hindistan'da basilmistir. Kitâbu Zuafâü's-Sagîr: Zayif ravilerin
hallerinden bahseder. Hindistan'da 1323 ve 1326 tarihlerinde
basilmistir.
Et-Tarihu fi Ma'rifeti Ruvati'l-Hadîs ve Nükâti'l
Âsâr ve's Sünen ve Temyizü Sikatihim min Züafâihim ve Târihu Vefâtihim:
Küçük bir risâledir.
Eet-Tevârîhu'l Ensâb: Bazi sahIslarin özel hallerinden bahseder.
Kitâbu'l Künâ: Râvîlerin künyelerinden bahseden bir eserdir. Haydarabad'ta 1360 yilinda basilmistir.
Edebü'l-Müfred:
Ahlâk hadIslerini toplayan bir eserdir. istanbul'da 1306, Kahire'de
1346, Hindistan'da 1304 yillarinda basilmistir.
Refu'l-Yedeyn
fi's-Salati: Namazda el kaldirmakla ilgili bir risâledir. Kalküta'da
1257, Delhi'de 1299 yillarinda yayinlanmistir.
Kitâbu'l-Kiraati Halfe'l-imam: Namazda imamin arkasinda okuma hakkinda yazilmis bir risâledir.
Hayrü'l
Kelâm fi Kiraati Halfi'l Imam adiyla Orduca çevirisi ile beraber
1299'da Delhi'de, ayrica 1320'de Kahire'de basilmistir.
Halku'l-Ef'ali'l-ibâd
ve'r-Redd Ale'l Cehmiyye: Cehmiyye mezhebinin görüslerini reddeden bir
kitaptir. 1306'da Delhi'de basilmistir.
El-Akîde yahut et-Tevhîd: Akaid konusunda yazilmis bir eserdir.
Abarü's Sifat: HadIsle ilgili bir eserdir ve bazi kütüphanelerde yazma nüshalari mevcuttur.