Balığın karnında 40 gün kaldı.
YÛNUS ALEYHİSSELÂM
Musul
yakınlarındaki Nineve (Ninova) ahâlisine gönderilen peygamber. Babası
Metâ adında bir zât olup sâlih kimselerdendi. Yûnus aleyhisselâm
kendisine balık yuttuğu için Zinnûn ve Sâhib-i Hût adlarıyla da
anılmıştır. Yûnus aleyhisselâm, Asûr Devletinin başşehri ve önemli bir
ticâret merkezi olan Nineve şehrinde doğdu. Babası Metâ ve annesi,
Allahü teâlâ duâ edip, kendilerine bir erkek evlâd ihsân etmesini
dilediler. Cenâb-ı hak onlara Yûnus'u ihsân etti. Ancak Yûnus
aleyhisselâm ana rahmindeyken babası vefât etti. Annesi onun doğum ve
çocukluğu sırasında birçok hârikulâde, olağanüstü haller gördü. Yûnus
aleyhisselâm Nineve'de büyüdü, kavmi içinde emin, yalan söylemeyen,
yardım seven bir kişi olarak meşhur oldu. Otuz yaşına gelince Nineve
ahâlisine peygamber olarak gönderildi. Putlara tapan Nineve halkını
senelerce Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeye dâvet etti. Kavmi ona
imân etmedikleri gibi birçok ezâ ve cefâda bulundular. Onunla alay
ettiler. Fakat Yûnus aleyhisselâm yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan
onları hak dine dâvet etti. Allahü teâlânın azâbıyla korkuttu. Fakat
Nineve halkı, ''Tek bir kişinin hatırı için azap inip herkesi yok
edecekse müsâde et bu azap gelsin.'' deyip alay ettiler. Yûnus
aleyhisselâm kavminin küfürde isrâr etmesine üzülüp onların arasından
ayrıldı. Allahü teâlâ ona vahyedip; ''Kullarımın arasından ayrılmakta
acele ettin. Geri dön, kırk gün daha onları imâna çağır.'' buyurdu.
Yûnus aleyhisselâm bu ilâhi emir üzerine kavmine döndü ve onları hak
dine dâvete devâm etti. Otuz yedi gün aralarında kaldı. Kavmi yine
inanmadı. Bunun üzerine Yûnus aleyhisselâm ''O hâlde üç güne kadar
başınıza gelecek azâbı bekleyin. Bunun alâmeti önce benizleriniz
sararacaktır.'' buyurdu. ve ilâhi bir emir gelmeden üzüntüyle
aralarından ayrıldı.
Yûnus aleyhisselâmın haber verdiği gün
gelince Ninevililerin benizleri sarardı. Gökyüzü karardı. Şehri
simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve
figâna başladılar. ''Yûnus aleyhisselâm aramızda ise korkmayın, eğer
gitmişse azâb bizi helâk edecektir.'' diye söyleştiler. O zaman Allahü
teâlâ kalblerine pişmanlık hissini verdi. Onlar tövbe etmek arzusu ile
yaşlı sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O
zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu ve tövbe etmelerini ve
azâbı kaldırması için duâ etmelerini tavsiye etti. Bunun üzerine Nineve
halkı şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü teâlâya ve
o'nun peygamberi Yûnus aleyhisselâma imân ettiler. Allahü teâlâya duâ
edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler. O zamana kadar yaptıkları her
türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler. Hattâ öyle oldu ki,
evlerindeki başkasına âit olan taşları söküp sâhiplerine iâde ettiler.
Bunun üzerine Allahü teâlâ tövbelerini kabul edip, azâbı üzerlerinden
kaldırdı. Duânın yapıldığı gün Cumâ olup, Aşûre günüydü. Sonra sevinç
içinde şehre dönen Nineve halkı şehirde Yûnus aleyhisselâmı aramaya
başladılar. Yûnus aleyhisselâm da ayrılışından bir müddet sonra
kavminin hallerini öğrenmek için Nineve'ye yakın bir yere geldiğinde
azâbın rahmete tebdil olduğunu gördü. Fakat şehre girmedi. ''Eğer şehre
girersem beni yalancılıkla ithâm ederler.'' diyerek sahra (çöl)
tarafına yöneldi ve oradan uzaklaştı ve Dicle Nehri kenarına vardı.
Fakat buraya Allahü teâlâdan emir almadan gelmişti. Dicle Nehri
kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye bindi. Gemi hareket edip
kıyıdan uzaklaştı. Gemi bir müddet seyrettikten sonra durdu ve
kımıldamaz oldu. Gemidekiler şaşırıp kaldılar. Ne kadar çalıştılarsa da
gemiyi bir türlü yürütemediler. Sonra da; ''Aramızda bulunan bir suçlu
yüzünden gemi yürümüyor.'' diye aralarında söylendiler. Geminin
batağından endişe edip paniğe kapıldılar. Durumu uğursuzluk kabul edip:
''Burada efendisinden kaçan bir kul vardır. Kur'a atalım o meydana
çıkar!'' diye söyleştiler. O zamâna kadar âdetleri kur'a kine isâbet
ederse onu cezâ olarak denize atmaktı. Âdetleri gereği kur'a çektiler.
Kur'a Yûnus aleyhisselâma çıktı. O zaman Yûnus aleyhisselâm bunun
kendisi hakkında ilâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle; ''O
âsi kul benim!'' dedi. Gemidekiler Yûnus aleyhisselâma bakıp sâlih bir
kimse olduğunu anlayıp; ''Bu zât köleye benzemiyor!'' diyerek yeniden
kur'a çektiler. Kur'a yine hazret-i Yûnus'a isâbet etti. Üçüncü defâ
çekilen kur'a da Yûnus aleyhisselâma isâbet etti. Bâzıları; ''Şüphesiz
bu kişinin suçu olmalı!'' dediler.
Yûnus aleyhisselâm yolcuları
Allahü teâlâya imân etmeye dâvet etti. Fakat gemidekiler Yûnus
aleyhisselâmı denize attılar. O an gece vaktiydi. Yûnus aleyhisselâmı
bir balık yuttu. O zaman cenâb-ı hak balığa emredip onu yaralamamasını,
kemiklerini kırmamasını bildirdi. Balık bu hal üzere hazret-i Yûnus'u
alıp denizin derinliklerinde kayboldu. Yûnus aleyhisselâm balığın
karnında sağ, aklı başında ve şuûru yerindeydi. Balığın karanlık
vücûdunda çok üzgün bir halde: ''Yâ Rabbi! Emir ve hüküm senindir.
Fakat Nineve'ye dönmeye ve kavmimi imânlı bir şekilde görmeye ümidim
sonsuzdur. Bütün bunlara rağmen senin takdirin ne ise ona râzıyım.''
dedi. O sırada bâzı sesler işitti. ''Bu nedir acabâ?'' diye söylendi.
Allahü teâlâ ona balık karnında olduğunu vahyederek: ''Ey Yûnus! Bu
sesler beni denizde zikreden canlıların sesleridir!'' buyurdu. Yûnus
aleyhisselâm balığın karnında dahi her zaman zikre devam ediyordu.
Melekler onun sesini işitip Allahü teâlâya arz ettiler. Allahü teâlâ;
''Bu kulum Yûnus'un sesidir. Bir hâli sebebiyle onu denizde bir balığın
karnında hapsettim.'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm ''Lâ ilâhe illâ ente
sübhâneke inni küntü minezzâlimin (senden başka hiç bir ilâh yoktur.
Seni bütün nşksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık
edenlerden oldum.'') (Enbiyâ sûresi 87) duâsına devâm etti. Bu duâsı ve
tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu. Balığın karnında üç, yedi veya
kırk gün kaldıktan sonra kurtuluşa erdi. Yûnus aleyhisselâm balığın
karnından Muharrem ayının onuncu (Âşure) günü çıktı. Balık onu çıkarıp
sâhile bıraktığında; Yûnus aleyhisselâm zayıflamış, bitkin, hasta bir
durumda ve himâyeye muhtâçtı. Cenâb-ı Hak isyânıyla orada hazret-i
Yûnus'u güneşin yakıcı sıcağından gölgelendirerek geniş yapraklı, çabuk
büyüyüp yükselen bir ağaç veya bitki bitirdi. Bu ağaç sinek ve
haşerâtın zararını da önlemekteydi. Cenâb-ı Hak bir rivâyette o
bitkiden hazret-i Yûnus'a süt damlattı. Diğer bir rivâyette dağ
keçisini emrine verdi. İyice kuvvetleninceye kadar o dağ keçisi sabah
akşam gelip hazret-i Yûnus'u emzirdi. Yûnus aleyhisselâm kendine
gelince Allahü teâlâua şükredip ibâdete başladı. Birgün kendisine gölge
veren ağacın kuruduğunu görüp üzüldü. Allahü teâlâ ona vahy edip
kavmine dönmesini emir buyurdu ve kavminin tövbelerini kabûl ettiğini
bildirmesini emretti.
Yûnus aleyhisselâm kavmine gitmek üzere
yola çıkıp, Nineve şehri yakınlarına gelince gördüğü bir çobana
kavminin durumunu sordu. Çoban da; ''Peygamberleri olan Yûnus
aleyhisselâm onlara darılıp gittiğinden kendi başlarına kaldı. Cenâb-ı
Hak onlara azâb gönderdi. Azâb bulutları başları üzerinde üç gün üç
gece durdu. Fakat onlar bin bir pişmanlıkla aplaştılar. Yûnus
aleyhisselâmı aramalarına rağmen bir yerde bulamadılar. Netice de
Allahü teâlâ onları bağışladı. Üzerlerinden azâbı kaldırdı. Şimdi
yolları gözetip kendilerine emir ve yasakları öğretecek Yûnus
aleyhisselâmın gelmesini bekliyorlar.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm
kendisinin bekledikleri kimse olduğunu ve gidip onlara haber vermesini
istedi- Çoban Nineve'ze gidip Yûnus aleyhisselâmın geldiğini haber
verdi. İlk anda Yûnus aleyhisselâmın geldiğine inanmayan Nineve halkı
ağacın ve koyunun dile gelip, konuşması neticesinde inandılar. Yûnus
aleyhisselâmın bulunduğu tarafa gittiler. Yûnus aleyhisselâmı namaz
kılarken buldular. Namazdan sonra onu hasretle kucaklayıp özür
dilediler. Berâberce şehre döndüler. Bundan sonra Yûnus aleyhisselâm
onlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Kavmi mesut ve
iyilik üzere oldular. Yûnus aleyhisselâm seksen üç yaşında ibâdet
hâlindeyken Nineve'de vefât etti. Vefât ettiği yer hakkında başka
rivâyetler de vardır.
MÛCİZELERİ:
1-Yûnus aleyhisselâm,
Kur'ân-ı kerimde bildirildiği üzere balığın karnında üç, yedi veya kırk
gün yaşamıştır. 2- Yûnus aleyhisselâmın duâsı bereketiyle bulutlardan
ateş çıkardı. Bir gün Nineve ve ahâlisi kendisinden bulutlardan ateş
çıkarılmasını istediklerinde duâ etti ve bulutlardan ateş düşüp
memleketin bir bölgesindeki ağaçları yaktı. 3- Yûnus aleyhisselâmın
duâsı bereketiyle dağdan su çıkmıştır. 4- Yûnus aleyhisselâmın
peygamberliğine bir keler şehâdet etmişti. Nineviler Yûnus
aleyhisselâmdan mûcize isteyince, Allahü teâlânın emriyle dağa işâret
etti. Dağdan çıkan bir keler dile gelerek; ''Ey insanlar! Biliniz ki,
Yûnus Hak peygamberdir. Sizi Cennet'e, Rabbinizin mağfiretine devam
ediyor.'' dedi. 5- Yûnus aleyhisselâm Nineve hâkimini imâna dâvet etti.
O zaman Hâkim; ''Kapımda bulunan şu demir halka altın olursa imân
ederim.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle elini
kapının halkasına koydu. Demir halka altın hâline geldi. 6- Yûnus
aleyhisselâm odun olmadığı halde su üstünde ateş yakmıştır. 7- Yûnus
aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâm gibi güzel sesli olduğundan, tatlı
sesli vahşi ve yırtıcı hayvanlara da tesir eder, onu dinlemek için
etrâfında toplanırlardı.
Yûnus aleyhisselâmın hayâtı ve başına
gelen hâdiseler hakkında Kur'ân-ı kerimin Sâffat, Nisâ, Yûnus, Enbiyâ,
Kalem sûrelerinde haber verilmektedir. Peygamber efendimiz sallallahü
aleyhi ve sellem de hadis-i şerifte buyurdu ki: Balığın karnındayken
Yûnu'un (aleyhisselâm) yaptığı duâ; ''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni
küntü minez-zâlimin'' idi. Müslüman bir kişi bu duâyı her ne şey için
okursa, Allahü teâlâ elbette onu kabul eder. Hiçbir kula, Yûnus bin
Metâ'dan (aleyhisselâm) daha hayırlıyım, demek yakışmaz.
YÛNUS ALEYHİSSELÂM
Musul
yakınlarındaki Nineve (Ninova) ahâlisine gönderilen peygamber. Babası
Metâ adında bir zât olup sâlih kimselerdendi. Yûnus aleyhisselâm
kendisine balık yuttuğu için Zinnûn ve Sâhib-i Hût adlarıyla da
anılmıştır. Yûnus aleyhisselâm, Asûr Devletinin başşehri ve önemli bir
ticâret merkezi olan Nineve şehrinde doğdu. Babası Metâ ve annesi,
Allahü teâlâ duâ edip, kendilerine bir erkek evlâd ihsân etmesini
dilediler. Cenâb-ı hak onlara Yûnus'u ihsân etti. Ancak Yûnus
aleyhisselâm ana rahmindeyken babası vefât etti. Annesi onun doğum ve
çocukluğu sırasında birçok hârikulâde, olağanüstü haller gördü. Yûnus
aleyhisselâm Nineve'de büyüdü, kavmi içinde emin, yalan söylemeyen,
yardım seven bir kişi olarak meşhur oldu. Otuz yaşına gelince Nineve
ahâlisine peygamber olarak gönderildi. Putlara tapan Nineve halkını
senelerce Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeye dâvet etti. Kavmi ona
imân etmedikleri gibi birçok ezâ ve cefâda bulundular. Onunla alay
ettiler. Fakat Yûnus aleyhisselâm yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan
onları hak dine dâvet etti. Allahü teâlânın azâbıyla korkuttu. Fakat
Nineve halkı, ''Tek bir kişinin hatırı için azap inip herkesi yok
edecekse müsâde et bu azap gelsin.'' deyip alay ettiler. Yûnus
aleyhisselâm kavminin küfürde isrâr etmesine üzülüp onların arasından
ayrıldı. Allahü teâlâ ona vahyedip; ''Kullarımın arasından ayrılmakta
acele ettin. Geri dön, kırk gün daha onları imâna çağır.'' buyurdu.
Yûnus aleyhisselâm bu ilâhi emir üzerine kavmine döndü ve onları hak
dine dâvete devâm etti. Otuz yedi gün aralarında kaldı. Kavmi yine
inanmadı. Bunun üzerine Yûnus aleyhisselâm ''O hâlde üç güne kadar
başınıza gelecek azâbı bekleyin. Bunun alâmeti önce benizleriniz
sararacaktır.'' buyurdu. ve ilâhi bir emir gelmeden üzüntüyle
aralarından ayrıldı.
Yûnus aleyhisselâmın haber verdiği gün
gelince Ninevililerin benizleri sarardı. Gökyüzü karardı. Şehri
simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve
figâna başladılar. ''Yûnus aleyhisselâm aramızda ise korkmayın, eğer
gitmişse azâb bizi helâk edecektir.'' diye söyleştiler. O zaman Allahü
teâlâ kalblerine pişmanlık hissini verdi. Onlar tövbe etmek arzusu ile
yaşlı sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O
zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu ve tövbe etmelerini ve
azâbı kaldırması için duâ etmelerini tavsiye etti. Bunun üzerine Nineve
halkı şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü teâlâya ve
o'nun peygamberi Yûnus aleyhisselâma imân ettiler. Allahü teâlâya duâ
edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler. O zamana kadar yaptıkları her
türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler. Hattâ öyle oldu ki,
evlerindeki başkasına âit olan taşları söküp sâhiplerine iâde ettiler.
Bunun üzerine Allahü teâlâ tövbelerini kabul edip, azâbı üzerlerinden
kaldırdı. Duânın yapıldığı gün Cumâ olup, Aşûre günüydü. Sonra sevinç
içinde şehre dönen Nineve halkı şehirde Yûnus aleyhisselâmı aramaya
başladılar. Yûnus aleyhisselâm da ayrılışından bir müddet sonra
kavminin hallerini öğrenmek için Nineve'ye yakın bir yere geldiğinde
azâbın rahmete tebdil olduğunu gördü. Fakat şehre girmedi. ''Eğer şehre
girersem beni yalancılıkla ithâm ederler.'' diyerek sahra (çöl)
tarafına yöneldi ve oradan uzaklaştı ve Dicle Nehri kenarına vardı.
Fakat buraya Allahü teâlâdan emir almadan gelmişti. Dicle Nehri
kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye bindi. Gemi hareket edip
kıyıdan uzaklaştı. Gemi bir müddet seyrettikten sonra durdu ve
kımıldamaz oldu. Gemidekiler şaşırıp kaldılar. Ne kadar çalıştılarsa da
gemiyi bir türlü yürütemediler. Sonra da; ''Aramızda bulunan bir suçlu
yüzünden gemi yürümüyor.'' diye aralarında söylendiler. Geminin
batağından endişe edip paniğe kapıldılar. Durumu uğursuzluk kabul edip:
''Burada efendisinden kaçan bir kul vardır. Kur'a atalım o meydana
çıkar!'' diye söyleştiler. O zamâna kadar âdetleri kur'a kine isâbet
ederse onu cezâ olarak denize atmaktı. Âdetleri gereği kur'a çektiler.
Kur'a Yûnus aleyhisselâma çıktı. O zaman Yûnus aleyhisselâm bunun
kendisi hakkında ilâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle; ''O
âsi kul benim!'' dedi. Gemidekiler Yûnus aleyhisselâma bakıp sâlih bir
kimse olduğunu anlayıp; ''Bu zât köleye benzemiyor!'' diyerek yeniden
kur'a çektiler. Kur'a yine hazret-i Yûnus'a isâbet etti. Üçüncü defâ
çekilen kur'a da Yûnus aleyhisselâma isâbet etti. Bâzıları; ''Şüphesiz
bu kişinin suçu olmalı!'' dediler.
Yûnus aleyhisselâm yolcuları
Allahü teâlâya imân etmeye dâvet etti. Fakat gemidekiler Yûnus
aleyhisselâmı denize attılar. O an gece vaktiydi. Yûnus aleyhisselâmı
bir balık yuttu. O zaman cenâb-ı hak balığa emredip onu yaralamamasını,
kemiklerini kırmamasını bildirdi. Balık bu hal üzere hazret-i Yûnus'u
alıp denizin derinliklerinde kayboldu. Yûnus aleyhisselâm balığın
karnında sağ, aklı başında ve şuûru yerindeydi. Balığın karanlık
vücûdunda çok üzgün bir halde: ''Yâ Rabbi! Emir ve hüküm senindir.
Fakat Nineve'ye dönmeye ve kavmimi imânlı bir şekilde görmeye ümidim
sonsuzdur. Bütün bunlara rağmen senin takdirin ne ise ona râzıyım.''
dedi. O sırada bâzı sesler işitti. ''Bu nedir acabâ?'' diye söylendi.
Allahü teâlâ ona balık karnında olduğunu vahyederek: ''Ey Yûnus! Bu
sesler beni denizde zikreden canlıların sesleridir!'' buyurdu. Yûnus
aleyhisselâm balığın karnında dahi her zaman zikre devam ediyordu.
Melekler onun sesini işitip Allahü teâlâya arz ettiler. Allahü teâlâ;
''Bu kulum Yûnus'un sesidir. Bir hâli sebebiyle onu denizde bir balığın
karnında hapsettim.'' buyurdu. Yûnus aleyhisselâm ''Lâ ilâhe illâ ente
sübhâneke inni küntü minezzâlimin (senden başka hiç bir ilâh yoktur.
Seni bütün nşksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık
edenlerden oldum.'') (Enbiyâ sûresi 87) duâsına devâm etti. Bu duâsı ve
tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu. Balığın karnında üç, yedi veya
kırk gün kaldıktan sonra kurtuluşa erdi. Yûnus aleyhisselâm balığın
karnından Muharrem ayının onuncu (Âşure) günü çıktı. Balık onu çıkarıp
sâhile bıraktığında; Yûnus aleyhisselâm zayıflamış, bitkin, hasta bir
durumda ve himâyeye muhtâçtı. Cenâb-ı Hak isyânıyla orada hazret-i
Yûnus'u güneşin yakıcı sıcağından gölgelendirerek geniş yapraklı, çabuk
büyüyüp yükselen bir ağaç veya bitki bitirdi. Bu ağaç sinek ve
haşerâtın zararını da önlemekteydi. Cenâb-ı Hak bir rivâyette o
bitkiden hazret-i Yûnus'a süt damlattı. Diğer bir rivâyette dağ
keçisini emrine verdi. İyice kuvvetleninceye kadar o dağ keçisi sabah
akşam gelip hazret-i Yûnus'u emzirdi. Yûnus aleyhisselâm kendine
gelince Allahü teâlâua şükredip ibâdete başladı. Birgün kendisine gölge
veren ağacın kuruduğunu görüp üzüldü. Allahü teâlâ ona vahy edip
kavmine dönmesini emir buyurdu ve kavminin tövbelerini kabûl ettiğini
bildirmesini emretti.
Yûnus aleyhisselâm kavmine gitmek üzere
yola çıkıp, Nineve şehri yakınlarına gelince gördüğü bir çobana
kavminin durumunu sordu. Çoban da; ''Peygamberleri olan Yûnus
aleyhisselâm onlara darılıp gittiğinden kendi başlarına kaldı. Cenâb-ı
Hak onlara azâb gönderdi. Azâb bulutları başları üzerinde üç gün üç
gece durdu. Fakat onlar bin bir pişmanlıkla aplaştılar. Yûnus
aleyhisselâmı aramalarına rağmen bir yerde bulamadılar. Netice de
Allahü teâlâ onları bağışladı. Üzerlerinden azâbı kaldırdı. Şimdi
yolları gözetip kendilerine emir ve yasakları öğretecek Yûnus
aleyhisselâmın gelmesini bekliyorlar.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm
kendisinin bekledikleri kimse olduğunu ve gidip onlara haber vermesini
istedi- Çoban Nineve'ze gidip Yûnus aleyhisselâmın geldiğini haber
verdi. İlk anda Yûnus aleyhisselâmın geldiğine inanmayan Nineve halkı
ağacın ve koyunun dile gelip, konuşması neticesinde inandılar. Yûnus
aleyhisselâmın bulunduğu tarafa gittiler. Yûnus aleyhisselâmı namaz
kılarken buldular. Namazdan sonra onu hasretle kucaklayıp özür
dilediler. Berâberce şehre döndüler. Bundan sonra Yûnus aleyhisselâm
onlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Kavmi mesut ve
iyilik üzere oldular. Yûnus aleyhisselâm seksen üç yaşında ibâdet
hâlindeyken Nineve'de vefât etti. Vefât ettiği yer hakkında başka
rivâyetler de vardır.
MÛCİZELERİ:
1-Yûnus aleyhisselâm,
Kur'ân-ı kerimde bildirildiği üzere balığın karnında üç, yedi veya kırk
gün yaşamıştır. 2- Yûnus aleyhisselâmın duâsı bereketiyle bulutlardan
ateş çıkardı. Bir gün Nineve ve ahâlisi kendisinden bulutlardan ateş
çıkarılmasını istediklerinde duâ etti ve bulutlardan ateş düşüp
memleketin bir bölgesindeki ağaçları yaktı. 3- Yûnus aleyhisselâmın
duâsı bereketiyle dağdan su çıkmıştır. 4- Yûnus aleyhisselâmın
peygamberliğine bir keler şehâdet etmişti. Nineviler Yûnus
aleyhisselâmdan mûcize isteyince, Allahü teâlânın emriyle dağa işâret
etti. Dağdan çıkan bir keler dile gelerek; ''Ey insanlar! Biliniz ki,
Yûnus Hak peygamberdir. Sizi Cennet'e, Rabbinizin mağfiretine devam
ediyor.'' dedi. 5- Yûnus aleyhisselâm Nineve hâkimini imâna dâvet etti.
O zaman Hâkim; ''Kapımda bulunan şu demir halka altın olursa imân
ederim.'' dedi. Yûnus aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle elini
kapının halkasına koydu. Demir halka altın hâline geldi. 6- Yûnus
aleyhisselâm odun olmadığı halde su üstünde ateş yakmıştır. 7- Yûnus
aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâm gibi güzel sesli olduğundan, tatlı
sesli vahşi ve yırtıcı hayvanlara da tesir eder, onu dinlemek için
etrâfında toplanırlardı.
Yûnus aleyhisselâmın hayâtı ve başına
gelen hâdiseler hakkında Kur'ân-ı kerimin Sâffat, Nisâ, Yûnus, Enbiyâ,
Kalem sûrelerinde haber verilmektedir. Peygamber efendimiz sallallahü
aleyhi ve sellem de hadis-i şerifte buyurdu ki: Balığın karnındayken
Yûnu'un (aleyhisselâm) yaptığı duâ; ''Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni
küntü minez-zâlimin'' idi. Müslüman bir kişi bu duâyı her ne şey için
okursa, Allahü teâlâ elbette onu kabul eder. Hiçbir kula, Yûnus bin
Metâ'dan (aleyhisselâm) daha hayırlıyım, demek yakışmaz.