Mûsâ aleyhisselâmın yeğenidir. Yûsüf aleyhisselâmın soyundandır.
YÛŞÂ ALEYHİSSELÂM
İsrâiloğullarına
gönderilen peygamberlerdenç Mûsâ aleyhisselâmdan sonra gönderilmiş olup
Mûsâ aleyhisselâmın yeğeni veya vekiliydi. İsmi Yûşâ olup,
Hıristiyanlar Yeşû diyorlar. Yûsuf aleyhisselâmın neslinden gelen
Nûn'un oğludur. Annesi Mûsâ aleyhisselâmın kızkardeşidir. Yûşâ
aleyhisselâm Mûsâ aleyhisselâma bildirilen dinin esaslarını insanlara
tebliğ etti. Mısır'da doğan Yûşâ aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâmın
husûsi talebesi, hâlis hizmet görücüsü ve en yakın dostlarındandı. Mûsâ
aleyhisselâm Firavun'un zulmü üzerine Allahü teâlânın emriyle kendine
inanan ve tâbi olanlarla birlikte Mısır'dan Tih sahrasına hicret
ederken Yûşâ aleyhisselâm da onunla beraber bulundu. Mûsâ
aleyhisselâmın Hızır aleyhisselâmla görüşmek üzere çıktığı yolculukta
onunla berâber bulundu. Mûsâ aleyhisselâm Hızır aleyhisselâmla
karşılaşınca Yûşâ aleyhisselâm geriye döndü. Allahü teâlâ, Mûsâ
aleyhisselâmın kavmine Arz-ı Mev'ûdu (Filistin ve Şam bölgesini) ihsân
edeceğini bildirdi. Fakat isrâiloğulları o beldelerde zâlim ve zorba
bir kavim olan Amâlikalıların bulunduğunu ileri sürerek gitmek
istemediler. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma vahyedip: ''Ey Mûsâ! Ben
burayı sizin için memleket ve yerleşme yeri olarak yazdım; takdir
ettim. Oraya git ve düşmanlardan kim varsa onlarla harp et. Zirâ onlara
karşı sizin yardımcınız benim. Kavminden her koldan bir temsilci
(nakib) seç al. Onlar vefâkar ve itâatkar olsunlar.'' buyurdu. Bunun
üzerine Mûsâ aleyhisselâm her bir koldan iyi haber toplayan, sözünde
sâdık ve vefâkar birer temsilci seçti. Bunları Eriha şehri ve ahâlisi
hakkında bilgi toplamak için gönderdi. Aralarında Yûşâ bin Nûn'un da
bulunduğu haber toplamakla vâzifeli kimseler Eriha'ya gittiler. O belde
ahâlisinin iri cüsseli, çok kuvvetli ve kalabalık olduğunu görünce
korktular. Geriye dönüp kavimlerine gördüklerini anlatarak onların
harbe gitmelerine mâni oldular. Mûsâ aleyhisselâmın kavmi, gelen
temsilcilerin anlattıklarını dinleyip harp etmekten vaz geçtiler.
İçlerine korku düşüp, feryâda başladılar: ''Keşke Mısır'da ölseydik.
Yâhut burada ölsek de, Allah bizi o zâlimlerin memleketine sokmasa,
yoksa hanımlarımız, çocuklarımız ve mallarımız ganimet olarak
kalacak.'' dediler. Temsilciler içinde bulunan, Allahü teâlânın
kendilerinden ''İsmet ve tevfik'' ile haber verdiği Yûşâ bin Nûn ile
Kâlib bin Yuknâ ise kavimlerine gelip, Eriha beldesi ahâlisinin kötü
hallerinden bahsetmediler. Diğer kabilelerden o belde ahâlisi
hakkındaki haberleri duyanlara ise korkulacak birşey olmadığını, Allahü
teâlânın yardım ve inâyetiyle Eriha'nın fethedileceğini bildirip, Mûsâ
aleyhisselâma yardımcı olmaya çalıştılar. Onlara dediler ki:
Ey
İsrâiloğulları! Cebbarların (zâlimlerin) şehrinin kapısından hemen
girin (onların vücutlarının büyüklüğünden korkmayın. Biz onları gidip
gördük ve öğrendşk. Onların bedenleri büyük ve kuvvetli fakat kalpleri
zayıftır. Sizinle harp etmeye rûhi mentânetleri yoktur.) Bir defâ
kapıdan girdiniz mi ( Allahü teâlânın vâd ettiği yardımın size
gelmesiyle) elbette siz gâliblerden olursunuz. Siz gerçekten inanan,
Allahü teâlânın vâdini tasdik eden kimseler iseniz, (Allahü teâlânın
kudretine, size yardım edeceği hakkındaki vâdine, Mûsâ aleyhisselâmın
peygamber olduğuna inanıyor, imân ediyorsanız, düşmanların boy ve
cüsselerine bakarak aldanmayınız. Onlardan korkmayınız. Size ilâhi
yardımın geleceği husûsunda ve bütün her hâlinizde) Allahü teâlâya
tevekkül ediniz. ( O'na itimad ediniz. Yanlız o'na güveniniz ve
cihâddan geri durmayınız.) (Mâide sûresi: 23). Fakat İsrâiloğulları
onların söylediklerine inanmadılar ve Mûsâ aleyhisselâmın nasihatlerine
uymadılar. Yûşâ bin Nûn ve Kâlib bin Yuknâ aleyhisselâm taş ve
sopalarla öldürmek istediler. İsrâiloğulları Yûşâ bin Nûn ve Kâlib bin
Yuknâ'yı taşlayıp, Mûsâ aleyhisselâma karşı gelerek Allahü teâlâ isyân
edince Mûsâ aleyhisselâm üzüldü. Allahü teâlâ isrâiloğullarını kırk
sene müddetle Ary-ı Mev'ûd denilen bölgeye girmelerini haram kıldığını
bildirdi. ''Biz harbe gitmeyiz'' diyerek isyân eden kimseler kırk sene
müddetle Tih sahrasında şaşkın bir hâlde dolaştılar. Kırk sene içinde
öldüler. Kırk senenin sonuna doğru Hârûn aleyhisselâm vefât etti. Mûsâ
aleyhisselâm vefât ederken yerine Yûşâ aleyhisselâmı halife bıraktı.
Allahü teâlâ Yûşâ aleyhisselâmı da İsrâiloğullarına peygamber olarak
vazifelendirdi. Bu sırada Mûsâ aleyhisselâma karşı çıkıp; ''Biz harbe
gitmeyiz'' diyen kimseler ölmüş, onların yerlerine oğulları ve
torunları çoğalmıştı. Allahü teâlâ Yûşâ aleyhisselâma isrâiloğullarını
toplayıp Tşh sahrasından çıkarmasını ve Arz-ı Mev'ûd denilen bölgeye
gidip cebbârlarla (zâlimlerle) harp etmesini emretti. Yûşâ aleyhisselâm
İsrâiloğullarını toplayarak Eriha şehrini kuşattı. Kuşatma altı ay
sürdü. Nihâyet bir cumâ günü akşam üzeri mûcizeler göstererek şehri
fethetti. Yûşâ aleyhisselâm ve o'na inananlar Eriha'yı fethettikten
sonra İlyâ (Eyliyâ) şehrini de aldılar. Bu şehrin Yûşâ aleyhisselâm
tarafından fethedildiğini duyan çevre şehirlerin hükümdarlarından beşi
bir araya gelip İsrâiloğullarıyla topluca savaşa girdiler. Sonunda
hepsi de yenilerek hezimete uğradılar.
Yûşâ aleyhisselâm Eriha
ve İlyâ şehirlerini ve civârını fethettikten sonra Belka şehri üzerine
yürüdü. Belka şehrini de fethedip, Belâk adındaki hükümdarını ve İsm-i
A'zam duâsını bildiği halde Yûşâ aleyhisselâmın ordusuna karşı bedduâ
etmeye teşebbüs eden, fakat ibret için dili göğsü üzerine sarkık kalan
Bel'âm bin Bâûrâ'yı öldürdü. böylece Belka şehride fethedilmiş oldu.
Eriha, İlyâ ve Belka şehirlerinin fethedilmesinden sonra Arz-ı Mev'ûd
diye bilinen Filistin ve Şam diyarı da peyderpey İsrâiloğullarının
eline geçti. Fetihler yedi sene devâm edip Kudüs şehri de Yûşâ
aleyhisselâm ve ona inananlar tarafından fethedildi. Bu bölgedeki diğer
şehirleri de fetheden Yûşâ aleyhisselâm batıda beş şehre gidip orayıda
düşmanlardan aldı. Daha sonra Şam diyârına giderek orada yerleşmiş otuz
bir hükümdarlığın beldelerini zaptetti. Putperest ve Allahü teâlâya
isyân eden hükümdarları öldürtüp memleketlerini İsrâiloğulları arasında
taksim etti. İsrâiloğullarını Arz-ı Mev'ûd'a yerleştiren Yûşâ
aleyhisselâm, onlara Mûsâ aleyhisselâma nâzil olan Tevrât'ı okudu ve
hükümlerini açıkladı. Onların Allahü teâlâya imân ve ibâdet üzere
kalmalarına çalıştı. Yûşâ aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından
sonra yirmi yedi yıl insanlara Allahü teâlânın emirlerini bildirdi.
Ömrünün sonuna doğru hastalandı. Yerine Kâlin bin Yuknâ'yı halife tâyin
etti. Yüz yirmi yedi yaşında vefât etti. Kabrinin Nablûs veya Haleb
yakınındaki Mearre şehrinde olduğu rivâyet edilir. Yûşâ aleyhisselâm
İstanbul'a hiç gelmedi. Beykoz Tepesinde ziyâret edilmekte olan kabrin
Yûşâ peygambere âit olduğu söyleniyorsa da târihi bilgilere uygun
değildir. Bu bir veli veyâ havârilerden birine âit olabilir. Böyle ise
yine kıymetlidir. Kabrin Yûşâ peygambere âit olup olmadığını kesin
olarak söylemek uygun değildir. Yûşâ aleyhisselâm karayağız, orta
boylu, güzel yüzlü, iri gözlü, yassı göğüslü bir görünüşe sahipti.
Yüzünün güzelliği Yûsuf aleyhisselâma çok benzerdi. Cesûr, kahraman,
yiğit, harp taktik ve tekniğinde mahâret sâhibiydi. Mûsâ aleyhisselâma
gönderilen Tevrât'ın hükümleriyle amel edip, insanlara tebliğ etmekle
vazifelendirilmişti. Tefsir âlimleri Mâide sûresi 23. âyetinde
bildirilen Allahü teâlâya imân edip, o'ndan korkanlardan iki kimseden
birisinin ve Kehf sûresi 60- 65. âyetlerinde bildirilen Mûsâ
aleyhisselâmın Hızır aleyhisselâmla görüşmek üzere yolculuk ettiği
sırada yanında bulunan gencin Yûşâ aleyhisselâm olduğunu
bildirmişlerdir.
MÛCİZELERİ:
1- Yûşâ aleyhisselâm,
Eriha'yı fethetmek üzere İsrâiloğullarını topladı. Yolculuk esnâsında
Şeria (Ürdün) Nehrinin suları çok olduğu için geçemediler. Nehrin
üzerinde köprü de yoktu. Yûşâ aleyhisselâm duâ edince Şeria Nehrinden
bir yol açıldı. İsrâiloğulları o yoldan geçtikten sonra sular tekrar
eskisi gibi akmaya devâm etti. 2- Bir şehrin fethi esnâsında kuşatma
uzun sürmüştü. Bütün çalışmalara rağmen surlarda gedik açılmamıştı.
Yûşâ aleyhisselâm duâ etti. Allahü teâlânın kudretiyle yer sarsılıp
kalenin surları yıkıldı. Yûşâ aleyhisselâm ve ona inananlar şehre girip
fethettiler. 3-Yûşâ aleyhisselâm Kudüs şehrini fethetmek için muhâsara
etti. Bir cumâ günü akşam üzeri güneş batarken, güneşin bir müddet daha
batmaması için Allahü teâlâya yalvardı: ''Ey Allah'ım! Güneşi geri
al!'' diye duâ etti. Allahü teâlânın emri ve takdiri ile batmak üzere
olan güneş yükseldi. Bir müddet daha gündüz devâm edip Kudüs
fethedildikten sonra battı.
Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde
bildirdiği hadis-i şerifte; ''Güneş hiçbir kimse için batmaktan
alıkonulmaz. Ancak Beyt-i Mukaddesi fethetmek için gittiği gecelerden
birinde Yûşâ aleyhisselâm için batmaktan alıkonuldu.'' buyuruldu.
YÛŞÂ ALEYHİSSELÂM
İsrâiloğullarına
gönderilen peygamberlerdenç Mûsâ aleyhisselâmdan sonra gönderilmiş olup
Mûsâ aleyhisselâmın yeğeni veya vekiliydi. İsmi Yûşâ olup,
Hıristiyanlar Yeşû diyorlar. Yûsuf aleyhisselâmın neslinden gelen
Nûn'un oğludur. Annesi Mûsâ aleyhisselâmın kızkardeşidir. Yûşâ
aleyhisselâm Mûsâ aleyhisselâma bildirilen dinin esaslarını insanlara
tebliğ etti. Mısır'da doğan Yûşâ aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâmın
husûsi talebesi, hâlis hizmet görücüsü ve en yakın dostlarındandı. Mûsâ
aleyhisselâm Firavun'un zulmü üzerine Allahü teâlânın emriyle kendine
inanan ve tâbi olanlarla birlikte Mısır'dan Tih sahrasına hicret
ederken Yûşâ aleyhisselâm da onunla beraber bulundu. Mûsâ
aleyhisselâmın Hızır aleyhisselâmla görüşmek üzere çıktığı yolculukta
onunla berâber bulundu. Mûsâ aleyhisselâm Hızır aleyhisselâmla
karşılaşınca Yûşâ aleyhisselâm geriye döndü. Allahü teâlâ, Mûsâ
aleyhisselâmın kavmine Arz-ı Mev'ûdu (Filistin ve Şam bölgesini) ihsân
edeceğini bildirdi. Fakat isrâiloğulları o beldelerde zâlim ve zorba
bir kavim olan Amâlikalıların bulunduğunu ileri sürerek gitmek
istemediler. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma vahyedip: ''Ey Mûsâ! Ben
burayı sizin için memleket ve yerleşme yeri olarak yazdım; takdir
ettim. Oraya git ve düşmanlardan kim varsa onlarla harp et. Zirâ onlara
karşı sizin yardımcınız benim. Kavminden her koldan bir temsilci
(nakib) seç al. Onlar vefâkar ve itâatkar olsunlar.'' buyurdu. Bunun
üzerine Mûsâ aleyhisselâm her bir koldan iyi haber toplayan, sözünde
sâdık ve vefâkar birer temsilci seçti. Bunları Eriha şehri ve ahâlisi
hakkında bilgi toplamak için gönderdi. Aralarında Yûşâ bin Nûn'un da
bulunduğu haber toplamakla vâzifeli kimseler Eriha'ya gittiler. O belde
ahâlisinin iri cüsseli, çok kuvvetli ve kalabalık olduğunu görünce
korktular. Geriye dönüp kavimlerine gördüklerini anlatarak onların
harbe gitmelerine mâni oldular. Mûsâ aleyhisselâmın kavmi, gelen
temsilcilerin anlattıklarını dinleyip harp etmekten vaz geçtiler.
İçlerine korku düşüp, feryâda başladılar: ''Keşke Mısır'da ölseydik.
Yâhut burada ölsek de, Allah bizi o zâlimlerin memleketine sokmasa,
yoksa hanımlarımız, çocuklarımız ve mallarımız ganimet olarak
kalacak.'' dediler. Temsilciler içinde bulunan, Allahü teâlânın
kendilerinden ''İsmet ve tevfik'' ile haber verdiği Yûşâ bin Nûn ile
Kâlib bin Yuknâ ise kavimlerine gelip, Eriha beldesi ahâlisinin kötü
hallerinden bahsetmediler. Diğer kabilelerden o belde ahâlisi
hakkındaki haberleri duyanlara ise korkulacak birşey olmadığını, Allahü
teâlânın yardım ve inâyetiyle Eriha'nın fethedileceğini bildirip, Mûsâ
aleyhisselâma yardımcı olmaya çalıştılar. Onlara dediler ki:
Ey
İsrâiloğulları! Cebbarların (zâlimlerin) şehrinin kapısından hemen
girin (onların vücutlarının büyüklüğünden korkmayın. Biz onları gidip
gördük ve öğrendşk. Onların bedenleri büyük ve kuvvetli fakat kalpleri
zayıftır. Sizinle harp etmeye rûhi mentânetleri yoktur.) Bir defâ
kapıdan girdiniz mi ( Allahü teâlânın vâd ettiği yardımın size
gelmesiyle) elbette siz gâliblerden olursunuz. Siz gerçekten inanan,
Allahü teâlânın vâdini tasdik eden kimseler iseniz, (Allahü teâlânın
kudretine, size yardım edeceği hakkındaki vâdine, Mûsâ aleyhisselâmın
peygamber olduğuna inanıyor, imân ediyorsanız, düşmanların boy ve
cüsselerine bakarak aldanmayınız. Onlardan korkmayınız. Size ilâhi
yardımın geleceği husûsunda ve bütün her hâlinizde) Allahü teâlâya
tevekkül ediniz. ( O'na itimad ediniz. Yanlız o'na güveniniz ve
cihâddan geri durmayınız.) (Mâide sûresi: 23). Fakat İsrâiloğulları
onların söylediklerine inanmadılar ve Mûsâ aleyhisselâmın nasihatlerine
uymadılar. Yûşâ bin Nûn ve Kâlib bin Yuknâ aleyhisselâm taş ve
sopalarla öldürmek istediler. İsrâiloğulları Yûşâ bin Nûn ve Kâlib bin
Yuknâ'yı taşlayıp, Mûsâ aleyhisselâma karşı gelerek Allahü teâlâ isyân
edince Mûsâ aleyhisselâm üzüldü. Allahü teâlâ isrâiloğullarını kırk
sene müddetle Ary-ı Mev'ûd denilen bölgeye girmelerini haram kıldığını
bildirdi. ''Biz harbe gitmeyiz'' diyerek isyân eden kimseler kırk sene
müddetle Tih sahrasında şaşkın bir hâlde dolaştılar. Kırk sene içinde
öldüler. Kırk senenin sonuna doğru Hârûn aleyhisselâm vefât etti. Mûsâ
aleyhisselâm vefât ederken yerine Yûşâ aleyhisselâmı halife bıraktı.
Allahü teâlâ Yûşâ aleyhisselâmı da İsrâiloğullarına peygamber olarak
vazifelendirdi. Bu sırada Mûsâ aleyhisselâma karşı çıkıp; ''Biz harbe
gitmeyiz'' diyen kimseler ölmüş, onların yerlerine oğulları ve
torunları çoğalmıştı. Allahü teâlâ Yûşâ aleyhisselâma isrâiloğullarını
toplayıp Tşh sahrasından çıkarmasını ve Arz-ı Mev'ûd denilen bölgeye
gidip cebbârlarla (zâlimlerle) harp etmesini emretti. Yûşâ aleyhisselâm
İsrâiloğullarını toplayarak Eriha şehrini kuşattı. Kuşatma altı ay
sürdü. Nihâyet bir cumâ günü akşam üzeri mûcizeler göstererek şehri
fethetti. Yûşâ aleyhisselâm ve o'na inananlar Eriha'yı fethettikten
sonra İlyâ (Eyliyâ) şehrini de aldılar. Bu şehrin Yûşâ aleyhisselâm
tarafından fethedildiğini duyan çevre şehirlerin hükümdarlarından beşi
bir araya gelip İsrâiloğullarıyla topluca savaşa girdiler. Sonunda
hepsi de yenilerek hezimete uğradılar.
Yûşâ aleyhisselâm Eriha
ve İlyâ şehirlerini ve civârını fethettikten sonra Belka şehri üzerine
yürüdü. Belka şehrini de fethedip, Belâk adındaki hükümdarını ve İsm-i
A'zam duâsını bildiği halde Yûşâ aleyhisselâmın ordusuna karşı bedduâ
etmeye teşebbüs eden, fakat ibret için dili göğsü üzerine sarkık kalan
Bel'âm bin Bâûrâ'yı öldürdü. böylece Belka şehride fethedilmiş oldu.
Eriha, İlyâ ve Belka şehirlerinin fethedilmesinden sonra Arz-ı Mev'ûd
diye bilinen Filistin ve Şam diyarı da peyderpey İsrâiloğullarının
eline geçti. Fetihler yedi sene devâm edip Kudüs şehri de Yûşâ
aleyhisselâm ve ona inananlar tarafından fethedildi. Bu bölgedeki diğer
şehirleri de fetheden Yûşâ aleyhisselâm batıda beş şehre gidip orayıda
düşmanlardan aldı. Daha sonra Şam diyârına giderek orada yerleşmiş otuz
bir hükümdarlığın beldelerini zaptetti. Putperest ve Allahü teâlâya
isyân eden hükümdarları öldürtüp memleketlerini İsrâiloğulları arasında
taksim etti. İsrâiloğullarını Arz-ı Mev'ûd'a yerleştiren Yûşâ
aleyhisselâm, onlara Mûsâ aleyhisselâma nâzil olan Tevrât'ı okudu ve
hükümlerini açıkladı. Onların Allahü teâlâya imân ve ibâdet üzere
kalmalarına çalıştı. Yûşâ aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından
sonra yirmi yedi yıl insanlara Allahü teâlânın emirlerini bildirdi.
Ömrünün sonuna doğru hastalandı. Yerine Kâlin bin Yuknâ'yı halife tâyin
etti. Yüz yirmi yedi yaşında vefât etti. Kabrinin Nablûs veya Haleb
yakınındaki Mearre şehrinde olduğu rivâyet edilir. Yûşâ aleyhisselâm
İstanbul'a hiç gelmedi. Beykoz Tepesinde ziyâret edilmekte olan kabrin
Yûşâ peygambere âit olduğu söyleniyorsa da târihi bilgilere uygun
değildir. Bu bir veli veyâ havârilerden birine âit olabilir. Böyle ise
yine kıymetlidir. Kabrin Yûşâ peygambere âit olup olmadığını kesin
olarak söylemek uygun değildir. Yûşâ aleyhisselâm karayağız, orta
boylu, güzel yüzlü, iri gözlü, yassı göğüslü bir görünüşe sahipti.
Yüzünün güzelliği Yûsuf aleyhisselâma çok benzerdi. Cesûr, kahraman,
yiğit, harp taktik ve tekniğinde mahâret sâhibiydi. Mûsâ aleyhisselâma
gönderilen Tevrât'ın hükümleriyle amel edip, insanlara tebliğ etmekle
vazifelendirilmişti. Tefsir âlimleri Mâide sûresi 23. âyetinde
bildirilen Allahü teâlâya imân edip, o'ndan korkanlardan iki kimseden
birisinin ve Kehf sûresi 60- 65. âyetlerinde bildirilen Mûsâ
aleyhisselâmın Hızır aleyhisselâmla görüşmek üzere yolculuk ettiği
sırada yanında bulunan gencin Yûşâ aleyhisselâm olduğunu
bildirmişlerdir.
MÛCİZELERİ:
1- Yûşâ aleyhisselâm,
Eriha'yı fethetmek üzere İsrâiloğullarını topladı. Yolculuk esnâsında
Şeria (Ürdün) Nehrinin suları çok olduğu için geçemediler. Nehrin
üzerinde köprü de yoktu. Yûşâ aleyhisselâm duâ edince Şeria Nehrinden
bir yol açıldı. İsrâiloğulları o yoldan geçtikten sonra sular tekrar
eskisi gibi akmaya devâm etti. 2- Bir şehrin fethi esnâsında kuşatma
uzun sürmüştü. Bütün çalışmalara rağmen surlarda gedik açılmamıştı.
Yûşâ aleyhisselâm duâ etti. Allahü teâlânın kudretiyle yer sarsılıp
kalenin surları yıkıldı. Yûşâ aleyhisselâm ve ona inananlar şehre girip
fethettiler. 3-Yûşâ aleyhisselâm Kudüs şehrini fethetmek için muhâsara
etti. Bir cumâ günü akşam üzeri güneş batarken, güneşin bir müddet daha
batmaması için Allahü teâlâya yalvardı: ''Ey Allah'ım! Güneşi geri
al!'' diye duâ etti. Allahü teâlânın emri ve takdiri ile batmak üzere
olan güneş yükseldi. Bir müddet daha gündüz devâm edip Kudüs
fethedildikten sonra battı.
Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde
bildirdiği hadis-i şerifte; ''Güneş hiçbir kimse için batmaktan
alıkonulmaz. Ancak Beyt-i Mukaddesi fethetmek için gittiği gecelerden
birinde Yûşâ aleyhisselâm için batmaktan alıkonuldu.'' buyuruldu.