Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    ŞUAYB ALEYHİSSELÂM

    FIRTINA
    FIRTINA
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3752
    Doğum tarihi : 09/08/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 24
    Yaş : 55
    Ülke : Almanya

    ŞUAYB ALEYHİSSELÂM Empty ŞUAYB ALEYHİSSELÂM

    Mesaj tarafından FIRTINA C.tesi Ara. 19, 2009 1:45 am

    Mûsâ aleyhisselâmın kayınpederidir.

    ŞUAYB ALEYHİSSELÂM


    Medyen
    ve Eyke ahâlisine gönderilen peygamber. İbrâhim aleyhisselâm veya Sâlih
    aleyhisselâmın neslindedir. Soyu anne tarafından Lût aleyhisselâmın
    kızına ulaştığı ve Eyyûb aleyhisselâmla teyze oğulları oldukları
    rivâyet edilmiştir. Mûsâ aleyhisselâmın kayınpederidir. Kavmine güzel
    söz söylemesi, tatlı ve tesirli hitâb etmesi sebebiyle kendisine
    Hatib-ül-enbiyâ (peygamberlerin hatibi) denildi. İnsanlara İbrâhim
    aleyhisselâma bildirilen dinin emir ve yasaklarını tebliğ
    etti.Arabistan Yarımadasının kuzeybatısında Hicâz'la Filistin arasında
    Kızıldeniz sâhilinde yer alan Akabe körfezinden Humus Vâdisine kadar
    uzanan Medyen bölgesinde doğup büyüyen Şuayb aleyhisselâm, o kavmin
    asil bir âilesine mensuptu. Gençliği, dedelerinden Medyen adlı bir
    şahsın etrâfında toplandıkları için bu adla anılan Medyen halkı
    arasında geçen Şuayb aleyhisselâm, azgın ve sapık kavmin
    kötülüklerinden yzak yaşar, babasından kalan koyunlarıyla meşgul olur
    ve namaz kılardı. Medyenliler atalarının doğru yolunda ayrılmışlar ve
    kötü yollara sapmışlardı. Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeyi
    bırakmışlar, kendi elleriyle yaptıkları putlara ve heykellere
    tapıyorlardı. Medyen, ticâret kervanlarının gelip geçtiği yollar
    üzerinde olduğundan ticâretle uğraşıyorlardı. Yaptıkları alış-verişte
    muhakkak hile yapıyorlardı. Yiyecek maddelerini alıp, stok yapıyorlar,
    pahalanınca fâhiş fiyatla satıyorlardı. Ölçü ve tartı için iki değişik
    ölçek kullanıyorlar, alırken büyük ölçekle alıyorlar, satarken küçük
    ölçekle veriyorlardı. İnsanların yollarını kesiyorlar, onların
    mallarına zorla el koyuyorlardı. Yol üstünde durup, bilhassa yabancı ve
    gariblerin mallarını çeşitli hilelere başvurarak ellerinden
    alıyorlardı. Ayrıca sâhip oldukları pekçok nimetin şükrünü yapmayıp,
    nankörlük ediyorlardı. Allahü teâlâ onlara, doğru yola dâvet etmek için
    Şuayb aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi. Şeayb aleyhisselâm
    onlara nasihatlerde bulunup, Allahü teâlâya şirk koşmamalarını ve
    yanlızca o'na ibâdet etmelerini, alış-verişte, ölçü ve tartıda
    haksızlık ve hile yapmamalarını, yeryüzünde bozgunculuk yapmamalarını
    söyledi. Kötülüklere devâm ettikleri takdirde azâba uğrayacaklarını,
    vazgeçtikleri takdirde mükâfâta kavuşacaklarını söyledi. Fakat azgın
    Medyen kavmi, Şuayb aleyhisselâmın sözlerini dinlemeyip, ona karşı
    çıktılar. Ona inananları tehdit ettiler. Şuayb aleyhisselâm, bütün
    sıkıntı, eziyet ve horlamalara rağmen, Medyenlileri doğru yola dâvete
    devâm etti. İbret olarak isyânları sebebiyle helâk edilen Nûh
    aleyhisselâmın gönderildiği kavmin, Hûd kavminin, Lût kavminin başına
    gelen azapları ve helâk olmalarını anlattı. İnkârdan vazgeçip imân
    etmelerini, mağfiret dilemelerini, aksi hâlde kendilerinin de isyân
    edip, helâk olan kavimler gibi azâba düşeceklerini ve helâk
    olacaklarını aöık bir lisanla anlattı. Onun peygamberliği Şam'a kadar
    duyulmuştu. Pekçok kimse gelerek Şuayb aleyhisselâma imân etmekle
    şereflendiler. Fakat Medyenliler yolda durup, Şuayb aleyhisselâma
    gelenlere mâni olmaya çalıştılar. Şuayb aleyhisselâmı ve ona inananları
    kendi sapık dinlerine dönmedikleri takdirde yurtlarından
    çıkaracaklarını söyleyip, tehdit ettiler. Şuayb aleyhisselâm azgın
    Medyen halkının, bütün nasihatlerine rağmen imâna gelmelerinden ümit
    kesince, onları Allahü teâlâya havâle etti. Şuayb aleyhisselâm Allahü
    teâlâya; ''Yâ Rabbi! Bizimle kavmimiz arasında hak ile hüküm ver. Sen
    hükmedicilerin hayırlısısın.'' diye duâ etti.

    Azgınlıklarına
    ve inananlara karşı düşmanlıklarına devâm eden Medyen halkı üzerine,
    Allahü teâlâ azâp gönderdi. Cebrâil aleyhisselâmın bir sayhası ve bir
    zelzeleyle onların hepsini helâk etti. Hepsi yok oldular. Sanki onlar o
    beldede yaşamaışlardı. Şuayb aleyhisselâm ve ona inananlar kurtulup
    Medyen'e yakın bir yerde, yeşillik, ağaçlık ve bolluk içinde bir şehir
    olan Eyke'ye giderek, oradaki insanlara doğru yolu göstermekle
    vazifelendirildi. Medyen halkının bütün husûsiyetlerini taşıyan Eyke
    halkı, parayı tartı ile alırlar, kenarlarından kırptıktan sonra, tâne
    ile verirlerdi. Alış-verişlerinde karşı tarafdakine muhakkak zarar
    verirler ve onu aldatırlardı. alırken ucuz ve fazla fazla alırlar,
    satarken pahalı ve eksik verirlerdi. Yolcuları soyarlar, putlara
    taparlardı. Şuayb aleyhisselâma inanmak için gelenleri vaz geçirmek
    için çalışırlar, Şuayb aleyhisselâma yalancı derlerdi. İstekleri
    olmazsa, tehditte bulunup, eziyet ederlerdi. Şuayb aleyhisselâm Eyke
    halkını Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeye dâvet etti. Eyke halkı
    Şuayb aleyhisselâmdan mûcize istediler. Şuayb aleyhisselâm çevredeki
    putlara hitâp edip; ''Rabbiniz kimdir? Ben kimim? Söyleyin!'' dedi. Taş
    ve ağaçtan yapılmış cansız birer varlık olan putlar dile gelip;
    ''Rabbimiz ve yaratıcımız Allahü teâlÂdır. Yâ Şuayb! sen ise Allahü
    teâlânın peygamberisin!'' dediler ve kâidelerinden yere düşüp
    paramparça oldular. Bir mûcize karşısında bâzı kimseler imâna geldi.
    İnanmayanlar da azgınlıklarını daha da arttırdılar. Şuayb aleyhisselâm
    son defâ ikâz edip, puta tapmaktan vaz geçmelerini, Allah'a imân
    etmelerini ölçü ve tartıda adâletli olmalarını ve her türlü zulümden
    vazgeçip, kurtulmalarını söylediyse de inkâr edip inanmadılar. Alay
    ettiler, yalancısın, sihirbazsın, büyülenmişsin dediler. İmân
    etmeyeceklerini açıkca söyleyip; ''Eğer sen doğru sözlüysen, bize
    gökten azap indir.'' dediler. Şuayb aleyhisselâm bu azgın kavmi Allahü
    teâlâya havâle etti. Allahü teâla onlara isyanları sebebiyle şiddetli
    bir azap göndererek hepsini helâk ettiler. Önce ortalığı kasıp kavuran
    şiddetli bir sıcaklığa tutuldular. sular fokur fokur kaynadı.
    Susuzluktan kıvranıyorlar sıcak suları içtikçe içleri yanıyordu.
    Çâresizlikten gölge ve içecek su arıyorlar, bir tarafdan bir tarafa
    koşuyorlardı. Bu hâl yedi gün devâm etti. Sekizinci gün ufukta koyu
    gölgeli siyah bir bulut çıkıp yükseldi. Bunu gören Eykeliler serinlemek
    için koşup hepsi bulutun altında toplandılar. Onlar bulutun altına
    toplanır toplanmaz buluttan üzerlerine şiddetli bir ateş yağmaya
    başladı ve hepsi ateş altında helâk olup, gittiler. Eykelilerin helâl
    edildiği bugün, Kur'ân-ı kerimde (gölge günü) olarak bildirilmekte ve
    meâlen şöyle buyurulmaktadır: ''O gölge (zılle) gününün azâbı onları
    yakalıyıverdi. Gerçekten o azap büyük bir günah azâbı idi.'' (Şuarâ
    sûresi:189) Şuayb aleyhisselâm, Eyke ahâlisinin helâk olmasından sonra,
    inananlarla birlikte Medyen'e gidip yerleşti. İnananlardan birinin
    kızıyla evlendi. İki kızı oldu. Kızlar büyüdü. Kendisi iyice yaşlandı.
    Allah korkusundan çok göz yaşı döktü. Gözleri zayıfladı, vücudu
    kuvvetten düştü. bu sırada Mısır'dan çıkıp Medyen'e gelen Mûsâ
    aleyhisselâm, kuyu başında koyunlarını sulamak için bekleyen Şuayb
    aleyhisselâmın kızlarına yardım ederek, koyunlarını suladı. Şuayb
    aleyhisselâm ücret vermek için onu evine dâvet etti. Onu emin güvenilir
    bir kimse olarak görüp, koyunlarına çoban tuttu. Sekiz sene koyunlarını
    gütmesi şartıyla kızlarından birini ona nikâhladı. Mûsâ aleyhisselâm
    orada on sene kaldı. Çocukları oldu. Daha sonra Mısır'a göç etti.
    Sıhhati düzelip gözleri açılan Şuayb aleyhisselâm, her sene Medyen'den
    Mısır'a giderek kızı va damâdını ziyâret etti. Bir müddet sonra da
    orada vefât etti. Vefâtından 300 yaşında olduğu rivâyet edilmiştir.

    Şuayb
    aleyhisselâm çok namaz kılardı. Tevrât'ta ismi Mikâil olarak
    bildirilmiştir. Kur'ân-ı kerimde A'râf, Şuarâ, Hûd ve Ankebût
    sûrelerinde Şuayb aleyhisselâm, Medyen ve Eyke kavimleri hakkında
    âyet-i kerimeler mevcuttur. Şuayb aleyhisselâmın altı çeşit mûcizesi
    vardır.

    Mûcizeleri:

    1-Hazret-i Şuayb'ın duâsı
    bereketiyle, koyunlardan doğmuş siyah kuzuların hepsi beyaz olmuştur.
    2- Hazret-i Şuayb'ın duâsı bereketiyle taşlar toprak olmuştu. Şöyle ki:
    Medyen kasabası dağlık, taşlık bir yer olduğundan: ''Hak peygamber
    iseniz, duâ ediniz, şu daplar kalkıp, yerimiz geniş olsun.'' diye
    teklif etmişlerdi. Şuayb aleyhisselâm duâ edince, cenâb-ı hak duâsını
    kabul edip, elini o dağ ve taşlar üzerine koy, diye emreyledi. Elini
    koyunca hepsi toprak oluverdi. 3-Şuayb aleyhisselâmın duâsı bereketiyle
    Medyen'de bâzı taşlar koyun olmuştur. Şöyle ki, kendilerinin hiç koyunu
    olmadığı için kavmi, bizim koyunlarımızı elimizden almak için Şuayb
    buraya gelmiştir diye söz etmişlerdi. Hazret-i Şuayb bunu işitince, çok
    üzülüp, kendinin de koyunu olması için cenâb-ı hakka duâ eyledi.
    Cenâb-ı Hak duâsını kabul edip, orada bulunan taşlara eliyle işâret
    etmesini emreyledi. Hazret-i Şuayb işâret ettiği anda o taşlar koyun
    oluverdi. Bu sûretle koyunları kavminin koyunundan birkaç misli fazla
    oldu. O koyunları sekiz, yâhut on sene hazret-i Mûsâ'ya güttürüp,
    kızını da ona verdiği meşhurdur. 4-Hazret-i Şuayb, bir yerin taşları
    etrâfında dönünce, o taşlar hemen bakır olup, ahâli bununla pek zengin
    olmuştur. 5- Hazret-i Şuayb'ın duâsı bereketiyle kum tepeleri yerinden
    kalkmıştır. 6-Hazret-i Şuayb, bir dağa çıkmak istediği zaman, dağ âdeta
    devenin oturup kalktığı gibi, Şuayb aleyhisselâm çıkıncaya kadar
    küçülür, çıktıktan sonra evvelki hâli gibi büyük bir dağ olurdu.

      Forum Saati C.tesi Kas. 23, 2024 7:04 am