Diğer adı İsrâil'dir. Oğlu Yûsüf aleyhisselâmdan çok ayrı kaldı.
YÂKÛB ALEYHİSSELÂM
Ken'an
diyârında, yâni Fenike denilen sayda, Sûr ve Beyrut ile Filistin ve
Sûriye'nin bir kısmından ibâret olan bölgede yaşayan insanlara
gönderilen peygamber. İsmi Yâkûb olup İbrânicede Saffetullah, yâni
''Allahü teâlânın sâf ve temiz kıldığı kul'' mânâsına gelmektedir.
Diğer adı İsrâil olup ''Allah'ın kulu'' mânâsına gelmektedir. İbrâhim
aleyhisselâmın küçük oğlu olan İshâk aleyhisselâmın oğludur. Yâkûb
aleyhisselâmın on iki oğlu vardır. Bu yüzden, onun on iki oğlunun
torunlarına Beni İsrâil, yâni İsrâiloğulları denilmiştir. Oğullarından
her birinin sülâlesine ''Sıbt'', hepsine birden torunlara mânâsına
gelen ''Esbât'' denir. Sonradan Yahûdi adı verilmiştir. Yâkûb
aleyhisselâmın neslinden birçok peygamber geldi: Mûsâ, Hârûn, Dâvûd,
Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ ve İsâ aleyhimüsselâm bunlardandır. Yâkûb
aleyhisselâm Şam'da yeya Medyen'de doğdu. Onun Iys isminde bir kardeşi
vardı. Çocokluğu babasının yanında geçti. Babası İshâk aleyhisselâm,
Yâkûb aleyhisselâm için; ''Yâ Rabbi! Neslimden peygamber geleceğini
buyurmuştun. O vâdini bu oğlumdan zuhûr ettir.'' diye duâ etti. Onun
soyundan nice peygamberler göndermesi için Allahü teâlâya niyâzda
bulundu. Yâkûb aleyhisselâm babasının vefâtından sonra annesinin
tavsiyesi üzerine Harran'da bulunan dayısının yanına gitti. Orada uzun
müddet kaldı. Dayısının büyük kızı Leyla ile evlendi. Bu evlilikten
Rabil, Şem'ûn, Lâvi, Yehûda, İsâhar ve Zablûn adlı oğulları ile Dinâr
isimli kızı doğdu. İbrâhim aleyhisselâmın bildirdiği dinde iki kız
kardeşle evlenmek câiz olduğundan ilk evliliğinden yedi sene sonra
dayısının küçük kızı Râhil ile de evlendi. Bu hanımından da Bünyamin ve
Yûsuf adlı iki oğlu oldu. Belhe ve Zülfâ adlı iki câriyesi vardı. Belhe
adlı câriyeden Dân ve Neftâle, Zülfâ adlı câriyesinden de Câd ve Âşir
adlı oğulları doğdu. Böylece on iki oğlu oldu. Kırk sene kadar
dayısının yanında kalan ve ona hizmet eden Yâkûb aleyhisselâma Allahü
teâlâdan vahy gelip Ken'an diyârı ahâlisinine peygamber olarak
vâzifelendirildiği bildirildi. Dayısından izin alarak hanımları,
oğulları ve kendisine tâbi olanlarla birlikte Harran'dan ayrılıp Ken'an
diyârına geldi ve oraya yerleşti. Kendisi ve oğulları için evler
yapğtırdı. Bu sırada Yûsuf ve Bünyamin adlı oğullarının annesi olan
Râhil vefât etti. Yâkûb aleyhisselâm insanları Hak dine ve tek olan
Allahü teâlâya inanmaya ve o'na ibâdet etmeye dâvet etti. Ken'an diyârı
ahâlisinden çok kimse ona imân etti. Ken'an diyârını idâre eden Şüceym
bin Dâran isimli kral, Yâkûb aleyhisselâma karşı çıktıysa da başarılı
olamadı. Yâkûb aleyhisselâm anneleri vefât etmiş olan oğulları Bünyamin
ve hazret-i Yûsuf'u diğer oğullarından çok seviyordu. Çünkü bu ikisi
anne şefkâtinden mahrûm kalmışlardı. Yâkûb aleyhisselâmın özellikle
hazret-i Yûsuf'a karşı aşırı muhabbeti olduğu için onu bütün
oğullarından üstün tutuyor ve yanından ayırmıyordu. Hazret-i Yûsuf yedi
yaşındayken rüyâsında on bir yıldız, ay ve güneşin kendisine secde
ettiklerini gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı. Rüyâ tâbirini iyi
bilen Yâkûb aleyhisselâm oğluna ileride büyük nimetlere kavuşacağını ve
kendisine peygamberlik verileceğini söyleyerek rüyâsını kardeşlerine
anlatmamasını tavsiye etti.
Yâkûb aleyhisselâmın oğlu Yûsuf'a
karşı aşırı muhabbet göstermesini kıskanan diğer oğulları ona hased
ettiler. Hazret-i Yûsuf'u berâberce tuzak kurup onu öldürmek istediler.
Babalarından korktukları için de ne şekilde kötülük yapacklarını tesbit
edemediler. Daha sonra kendi aralarında konuşup Yûsuf aleyhisselâmı yol
üzerindeki bir kuyuya atmayı kararlaştırdılar. Yûsuf aleyhisselâmı
babalarından alıp, berâberlerinde götürebilmek için hileye başvurdular.
Yûsuf aleyhisselâmı alıp kıra götürdüler ve kervanların geçtiği yolun
kenârındaki bir kuyuya attılar. Sırtındaki gömleğini çıkarıp kestikleri
bir hayvanın kanıyla boyadılar. Akşam olunca da kanlı gömleği
babalarına getirip; ''Biz kırda yarış ederken, Yûsuf'u eşyâlarımızın
yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş.'' dediler. Yâkûb aleyhisselâm kana
bulanmış fakat hiç yırtık ve çizgi bile olmayan gömleğe bakıp oğlu
Yûsuf'u kurt yemediğini ve onun hayatta olduğunu anladı. Diğer
oğullarına o kurdun Yûsufuma karşı şefkâti sizden fazlaymış. Vallahi
bugüne kadar bu kurt gibi yumuşak huylu bir kurt görmedim. Oğlumu yemiş
de sırtından gömleğini bile yırtmamış. Bu söyledikleriniz yalandır.
Yûsuf'a ne ettinizse siz ettiniz. Fakat elimden ne gelir. Benim için
sabr etmekten güzel bir şey yoktur.'' dedi. İçli içli ağlayıp, kalbini
Allahü teâlâya bağladı ve oturdu. Yûsuf aleyhisselâmın ayrılığından
dolayı üzülüyor, fakat bu üzüntüsünü kimseye bildirmiyor, hâlinden de
kimseye şikâyette bulunmuyor, oğluna kavuşacağı günü hasretle
bekliyordu. Hasret ve üzüntüsü sebebiyle ağlamasından dolayı gözlerine
ak inmiş göremez olmuştu. Atıldığı kuyudan bir kervancı tarafından
çıkarılan ve Mısır'a götürülerek bir köle diye satılan Yûsuf
aleyhisselâm, Mısır Mâliye Nâzırı tarafından satın alındı.Mâliye
Nâzırının sarayında özel olarak büyütülen Yûsuf aleyhisselâm, Nâzırın
ölümünden sonra Mâliye Nâzırı oldu.Aldığı ekonomik tedbirler sâyesinde,
yedi sene müddetle devâm eden kıtlık esnâsında Mısır halkının rahat va
refâh içinde yaşamasını sağladı. Yâkûb aleyhisselâm Bünyamin dışındaki
oğullarını buğday ve erzak almak üzere Mısır'a gönderdi. Yûsuf
aleyhiselâm onları tanıdı ve ikrâmlarda bulunarak erzak verdirdi.
İkinci defâ gelişlerinde kardeşleri Bünyamin'i de getirmelerini
söyledi. Onlar da ikinci gelişlerinde Bünyamin'i getirdiler. Kendi
anne-baba bir kardeşi olan Bünyamin'i bür tedbirle yanında alıkoydu.
Yâkûb aleyhisselâmın oğulları üçüncü defâ Mısır'a gidince Yûsuf
aleyhisselâmın kendini onlara tanıttı. Gömleğini babası Yâkûb
aleyhisselâma gönderdi. Babasına ve bütün akrâbalarını da Mısır'a dâvet
etti. Yâkûb aleyhisselâm gömleği yüzüne gözüne sürünce gözleri açıldı.
Yâkûb aleyhisselâm oğlunun dâveti üzerine bütün akrâbasını alarak
Mısır'a gidip oğlu Yûsuf aleyhisselâma kavuştu. Yûsuf aleyhisselâm
babasına ve yanındakilere büyük ikrâmlarda bulundu. Kardeşlerini
affettiğini bildirdi. Yâkûb aleyhisselâm oğlu hazret-i Yûsuf'a
kavuştuktan sonra oğullarıyla birlikte on seneden fazla Mısır'da
yaşadı.İyice ihtiyarlayınca oğullarını başına toplayıp, vasiyette
bulundu. Oğullarından, tek olan Allahü teâlâya ibâdet edeceklerine dâir
söz aldıktan sonra vefât etti.Oğulları cenâze namazını kıldılar.
Vasiyeti üzerine Kudüs yakınlarındaki Halil-zr- Rahmân'da bulunan babsı
İshak aleyhisselâmın yanına defnedildi. Rivâyete göre burada dört kabir
vardır. Bunlar İbrâhim aleyhisselâma, İshâk aleyhisselâma, Sâre
validemize ve Yâkûb aleyhisselâma âittir.
Yâkûb aleyhisselâm
Allahü teâlânın seçtiği, kendi zamânında yaşayan insanların sûret
(görünüş) ve siret (huy ve yaşayış) yönünden en üstünüydü. Buğday
benizli, uzun boylu, nâzik yapılı bir bedene sâhipti. Babası, İshâk
aleyhisselâm gibi halim selim, yumuşak huylu, doğru sözlü, kerim ve
cömertti. Kur'ân-ı kerimde Yâkûb aleyhisselâmın, dinde kuvvetli olduğu,
ihlâs sâhibi olduğu, sâlihlerden olduğu, seçkin ve hayırlıkimselerden
olduğu ve rüyâ tâbirini iyi bildiği açıklanmıştır. Yâkûb aleyhisselâmın
beş çeşit mûcizesi vardı:
Mucizeleri:1-Duâsı bereketiyle bir
koyunun karnından dört kuzu doğmuştu. Bir kavim gelip, Ey Allah'ın
peygamberi, geçen sene koyunlarımız hiç doğurmadı. Cenâb-ı Hakka duâ
ediniz, hem bu seneki, hem degeçen sene kikuzuları birden versim, diye
ricâ ettiler. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, her bir koyundan dörder
tâne doğmak sûretiyle koyunları çoğaldı. 2- Sesi sürekli olup, üç
konaklık yerden bile duyulurdu. Düşman askerine bağırdığı zaman
korkularından hep kaçarlardı. 3-Hazret-i Yâkûb'un attığı şey, pek
uzaklara giderdi.Oğullarını Amâlika kavmiyle muhârebeye gönderince,
muhâbere esnâsında Yehûda adlıoğlunun, süngü ve mızrakla silâhı
parçalanmıştı. Yehûda, silâhım kırıldı babacığım, bir silâh gönderiniz,
diye seslendiği anda, hazret-i Yâkûb işitip, bir dağ başındanönceki
gibi bir silâh attı ve seslendi. Yehûda sesini işitip, silâhı aldı ve
hemen düşmana saldırdı ve gâlip geldi.Halbuki aralarında 360km'lik
mesâfe vardı. 4-Yâkûb aleyhisselâmın duâsı bereketiyle büyük ve küçük
dağlar yerlerinden kalkmışlardır. Ken'an ahâlisini dine dâvet ettiği
vakit, orada bulunup, yörenin iki tarafını darlaştıran dağların başka
yere naklolunmasıyla, yerlerinin geniş bir saha olmasını istemişlerdi.
Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, murâdları hâsıl olup, yerleri geniş ve
düzlük olup havası da gâyet güzel olarak Hicaz'da en güzel yer olarak
tanınmıştır. 5-Ken'an ahâlisini imâna davet ettiği vakit, oturdukları
yerlerde bulunan dağlık ve taşlık yerlerin, bütün tepe vetaşların
toprak olmasını teklif etmişlerdi. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince,
diledilkeri gibi olmuştur.
Yâkûb aleyhisselâmın en büyüğü
Rabil olmak üzere Şem'un, Lâvi, Yehûda, Zablun (Yâlun), İsâhar,Dân,
Neftâli, Âşir, Cad, Yûsuf ve Bünyamin adlı on iki oğlu vardı.
İsrâiloğulları bu on iki oğlunun neslinden çoğalmışlardır. Yûsuf
aleyhisselâmdan sonra akılca en üstün olan Yehû danın neslinden Dâvûd
aleyhisselâm ve Beni İsrâil (İsrâiloğulları) hükümdarları gelmiştir. Bu
sebeble İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerin çoğu da Yûsuf
aleyhisselâmın neslindendir. Kur'ân-ı kerimde zikr edilen Tâlût da
Bünyamin'in neslindendir. Kur'ân-ı kerimde Yûsuf sûresinde ve Bakara
sûresi 132, 133, 140; Âli imrân sûresi 84, 93; Nisâ sûresi 163; En'âm
sûresi 84; Hûd sûresi 71; Meryem sûresi6, 49, 58'inci âyetlerinde Yâkûb
aleyhisselâmdan ve faziletlerinden bahsedilmektedir.
YÂKÛB ALEYHİSSELÂM
Ken'an
diyârında, yâni Fenike denilen sayda, Sûr ve Beyrut ile Filistin ve
Sûriye'nin bir kısmından ibâret olan bölgede yaşayan insanlara
gönderilen peygamber. İsmi Yâkûb olup İbrânicede Saffetullah, yâni
''Allahü teâlânın sâf ve temiz kıldığı kul'' mânâsına gelmektedir.
Diğer adı İsrâil olup ''Allah'ın kulu'' mânâsına gelmektedir. İbrâhim
aleyhisselâmın küçük oğlu olan İshâk aleyhisselâmın oğludur. Yâkûb
aleyhisselâmın on iki oğlu vardır. Bu yüzden, onun on iki oğlunun
torunlarına Beni İsrâil, yâni İsrâiloğulları denilmiştir. Oğullarından
her birinin sülâlesine ''Sıbt'', hepsine birden torunlara mânâsına
gelen ''Esbât'' denir. Sonradan Yahûdi adı verilmiştir. Yâkûb
aleyhisselâmın neslinden birçok peygamber geldi: Mûsâ, Hârûn, Dâvûd,
Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ ve İsâ aleyhimüsselâm bunlardandır. Yâkûb
aleyhisselâm Şam'da yeya Medyen'de doğdu. Onun Iys isminde bir kardeşi
vardı. Çocokluğu babasının yanında geçti. Babası İshâk aleyhisselâm,
Yâkûb aleyhisselâm için; ''Yâ Rabbi! Neslimden peygamber geleceğini
buyurmuştun. O vâdini bu oğlumdan zuhûr ettir.'' diye duâ etti. Onun
soyundan nice peygamberler göndermesi için Allahü teâlâya niyâzda
bulundu. Yâkûb aleyhisselâm babasının vefâtından sonra annesinin
tavsiyesi üzerine Harran'da bulunan dayısının yanına gitti. Orada uzun
müddet kaldı. Dayısının büyük kızı Leyla ile evlendi. Bu evlilikten
Rabil, Şem'ûn, Lâvi, Yehûda, İsâhar ve Zablûn adlı oğulları ile Dinâr
isimli kızı doğdu. İbrâhim aleyhisselâmın bildirdiği dinde iki kız
kardeşle evlenmek câiz olduğundan ilk evliliğinden yedi sene sonra
dayısının küçük kızı Râhil ile de evlendi. Bu hanımından da Bünyamin ve
Yûsuf adlı iki oğlu oldu. Belhe ve Zülfâ adlı iki câriyesi vardı. Belhe
adlı câriyeden Dân ve Neftâle, Zülfâ adlı câriyesinden de Câd ve Âşir
adlı oğulları doğdu. Böylece on iki oğlu oldu. Kırk sene kadar
dayısının yanında kalan ve ona hizmet eden Yâkûb aleyhisselâma Allahü
teâlâdan vahy gelip Ken'an diyârı ahâlisinine peygamber olarak
vâzifelendirildiği bildirildi. Dayısından izin alarak hanımları,
oğulları ve kendisine tâbi olanlarla birlikte Harran'dan ayrılıp Ken'an
diyârına geldi ve oraya yerleşti. Kendisi ve oğulları için evler
yapğtırdı. Bu sırada Yûsuf ve Bünyamin adlı oğullarının annesi olan
Râhil vefât etti. Yâkûb aleyhisselâm insanları Hak dine ve tek olan
Allahü teâlâya inanmaya ve o'na ibâdet etmeye dâvet etti. Ken'an diyârı
ahâlisinden çok kimse ona imân etti. Ken'an diyârını idâre eden Şüceym
bin Dâran isimli kral, Yâkûb aleyhisselâma karşı çıktıysa da başarılı
olamadı. Yâkûb aleyhisselâm anneleri vefât etmiş olan oğulları Bünyamin
ve hazret-i Yûsuf'u diğer oğullarından çok seviyordu. Çünkü bu ikisi
anne şefkâtinden mahrûm kalmışlardı. Yâkûb aleyhisselâmın özellikle
hazret-i Yûsuf'a karşı aşırı muhabbeti olduğu için onu bütün
oğullarından üstün tutuyor ve yanından ayırmıyordu. Hazret-i Yûsuf yedi
yaşındayken rüyâsında on bir yıldız, ay ve güneşin kendisine secde
ettiklerini gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı. Rüyâ tâbirini iyi
bilen Yâkûb aleyhisselâm oğluna ileride büyük nimetlere kavuşacağını ve
kendisine peygamberlik verileceğini söyleyerek rüyâsını kardeşlerine
anlatmamasını tavsiye etti.
Yâkûb aleyhisselâmın oğlu Yûsuf'a
karşı aşırı muhabbet göstermesini kıskanan diğer oğulları ona hased
ettiler. Hazret-i Yûsuf'u berâberce tuzak kurup onu öldürmek istediler.
Babalarından korktukları için de ne şekilde kötülük yapacklarını tesbit
edemediler. Daha sonra kendi aralarında konuşup Yûsuf aleyhisselâmı yol
üzerindeki bir kuyuya atmayı kararlaştırdılar. Yûsuf aleyhisselâmı
babalarından alıp, berâberlerinde götürebilmek için hileye başvurdular.
Yûsuf aleyhisselâmı alıp kıra götürdüler ve kervanların geçtiği yolun
kenârındaki bir kuyuya attılar. Sırtındaki gömleğini çıkarıp kestikleri
bir hayvanın kanıyla boyadılar. Akşam olunca da kanlı gömleği
babalarına getirip; ''Biz kırda yarış ederken, Yûsuf'u eşyâlarımızın
yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş.'' dediler. Yâkûb aleyhisselâm kana
bulanmış fakat hiç yırtık ve çizgi bile olmayan gömleğe bakıp oğlu
Yûsuf'u kurt yemediğini ve onun hayatta olduğunu anladı. Diğer
oğullarına o kurdun Yûsufuma karşı şefkâti sizden fazlaymış. Vallahi
bugüne kadar bu kurt gibi yumuşak huylu bir kurt görmedim. Oğlumu yemiş
de sırtından gömleğini bile yırtmamış. Bu söyledikleriniz yalandır.
Yûsuf'a ne ettinizse siz ettiniz. Fakat elimden ne gelir. Benim için
sabr etmekten güzel bir şey yoktur.'' dedi. İçli içli ağlayıp, kalbini
Allahü teâlâya bağladı ve oturdu. Yûsuf aleyhisselâmın ayrılığından
dolayı üzülüyor, fakat bu üzüntüsünü kimseye bildirmiyor, hâlinden de
kimseye şikâyette bulunmuyor, oğluna kavuşacağı günü hasretle
bekliyordu. Hasret ve üzüntüsü sebebiyle ağlamasından dolayı gözlerine
ak inmiş göremez olmuştu. Atıldığı kuyudan bir kervancı tarafından
çıkarılan ve Mısır'a götürülerek bir köle diye satılan Yûsuf
aleyhisselâm, Mısır Mâliye Nâzırı tarafından satın alındı.Mâliye
Nâzırının sarayında özel olarak büyütülen Yûsuf aleyhisselâm, Nâzırın
ölümünden sonra Mâliye Nâzırı oldu.Aldığı ekonomik tedbirler sâyesinde,
yedi sene müddetle devâm eden kıtlık esnâsında Mısır halkının rahat va
refâh içinde yaşamasını sağladı. Yâkûb aleyhisselâm Bünyamin dışındaki
oğullarını buğday ve erzak almak üzere Mısır'a gönderdi. Yûsuf
aleyhiselâm onları tanıdı ve ikrâmlarda bulunarak erzak verdirdi.
İkinci defâ gelişlerinde kardeşleri Bünyamin'i de getirmelerini
söyledi. Onlar da ikinci gelişlerinde Bünyamin'i getirdiler. Kendi
anne-baba bir kardeşi olan Bünyamin'i bür tedbirle yanında alıkoydu.
Yâkûb aleyhisselâmın oğulları üçüncü defâ Mısır'a gidince Yûsuf
aleyhisselâmın kendini onlara tanıttı. Gömleğini babası Yâkûb
aleyhisselâma gönderdi. Babasına ve bütün akrâbalarını da Mısır'a dâvet
etti. Yâkûb aleyhisselâm gömleği yüzüne gözüne sürünce gözleri açıldı.
Yâkûb aleyhisselâm oğlunun dâveti üzerine bütün akrâbasını alarak
Mısır'a gidip oğlu Yûsuf aleyhisselâma kavuştu. Yûsuf aleyhisselâm
babasına ve yanındakilere büyük ikrâmlarda bulundu. Kardeşlerini
affettiğini bildirdi. Yâkûb aleyhisselâm oğlu hazret-i Yûsuf'a
kavuştuktan sonra oğullarıyla birlikte on seneden fazla Mısır'da
yaşadı.İyice ihtiyarlayınca oğullarını başına toplayıp, vasiyette
bulundu. Oğullarından, tek olan Allahü teâlâya ibâdet edeceklerine dâir
söz aldıktan sonra vefât etti.Oğulları cenâze namazını kıldılar.
Vasiyeti üzerine Kudüs yakınlarındaki Halil-zr- Rahmân'da bulunan babsı
İshak aleyhisselâmın yanına defnedildi. Rivâyete göre burada dört kabir
vardır. Bunlar İbrâhim aleyhisselâma, İshâk aleyhisselâma, Sâre
validemize ve Yâkûb aleyhisselâma âittir.
Yâkûb aleyhisselâm
Allahü teâlânın seçtiği, kendi zamânında yaşayan insanların sûret
(görünüş) ve siret (huy ve yaşayış) yönünden en üstünüydü. Buğday
benizli, uzun boylu, nâzik yapılı bir bedene sâhipti. Babası, İshâk
aleyhisselâm gibi halim selim, yumuşak huylu, doğru sözlü, kerim ve
cömertti. Kur'ân-ı kerimde Yâkûb aleyhisselâmın, dinde kuvvetli olduğu,
ihlâs sâhibi olduğu, sâlihlerden olduğu, seçkin ve hayırlıkimselerden
olduğu ve rüyâ tâbirini iyi bildiği açıklanmıştır. Yâkûb aleyhisselâmın
beş çeşit mûcizesi vardı:
Mucizeleri:1-Duâsı bereketiyle bir
koyunun karnından dört kuzu doğmuştu. Bir kavim gelip, Ey Allah'ın
peygamberi, geçen sene koyunlarımız hiç doğurmadı. Cenâb-ı Hakka duâ
ediniz, hem bu seneki, hem degeçen sene kikuzuları birden versim, diye
ricâ ettiler. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, her bir koyundan dörder
tâne doğmak sûretiyle koyunları çoğaldı. 2- Sesi sürekli olup, üç
konaklık yerden bile duyulurdu. Düşman askerine bağırdığı zaman
korkularından hep kaçarlardı. 3-Hazret-i Yâkûb'un attığı şey, pek
uzaklara giderdi.Oğullarını Amâlika kavmiyle muhârebeye gönderince,
muhâbere esnâsında Yehûda adlıoğlunun, süngü ve mızrakla silâhı
parçalanmıştı. Yehûda, silâhım kırıldı babacığım, bir silâh gönderiniz,
diye seslendiği anda, hazret-i Yâkûb işitip, bir dağ başındanönceki
gibi bir silâh attı ve seslendi. Yehûda sesini işitip, silâhı aldı ve
hemen düşmana saldırdı ve gâlip geldi.Halbuki aralarında 360km'lik
mesâfe vardı. 4-Yâkûb aleyhisselâmın duâsı bereketiyle büyük ve küçük
dağlar yerlerinden kalkmışlardır. Ken'an ahâlisini dine dâvet ettiği
vakit, orada bulunup, yörenin iki tarafını darlaştıran dağların başka
yere naklolunmasıyla, yerlerinin geniş bir saha olmasını istemişlerdi.
Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, murâdları hâsıl olup, yerleri geniş ve
düzlük olup havası da gâyet güzel olarak Hicaz'da en güzel yer olarak
tanınmıştır. 5-Ken'an ahâlisini imâna davet ettiği vakit, oturdukları
yerlerde bulunan dağlık ve taşlık yerlerin, bütün tepe vetaşların
toprak olmasını teklif etmişlerdi. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince,
diledilkeri gibi olmuştur.
Yâkûb aleyhisselâmın en büyüğü
Rabil olmak üzere Şem'un, Lâvi, Yehûda, Zablun (Yâlun), İsâhar,Dân,
Neftâli, Âşir, Cad, Yûsuf ve Bünyamin adlı on iki oğlu vardı.
İsrâiloğulları bu on iki oğlunun neslinden çoğalmışlardır. Yûsuf
aleyhisselâmdan sonra akılca en üstün olan Yehû danın neslinden Dâvûd
aleyhisselâm ve Beni İsrâil (İsrâiloğulları) hükümdarları gelmiştir. Bu
sebeble İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerin çoğu da Yûsuf
aleyhisselâmın neslindendir. Kur'ân-ı kerimde zikr edilen Tâlût da
Bünyamin'in neslindendir. Kur'ân-ı kerimde Yûsuf sûresinde ve Bakara
sûresi 132, 133, 140; Âli imrân sûresi 84, 93; Nisâ sûresi 163; En'âm
sûresi 84; Hûd sûresi 71; Meryem sûresi6, 49, 58'inci âyetlerinde Yâkûb
aleyhisselâmdan ve faziletlerinden bahsedilmektedir.