Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    SÂLİH ALEYHİSSELÂM

    FIRTINA
    FIRTINA
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3752
    Doğum tarihi : 09/08/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 24
    Yaş : 55
    Ülke : Almanya

    SÂLİH ALEYHİSSELÂM Empty SÂLİH ALEYHİSSELÂM

    Mesaj tarafından FIRTINA C.tesi Ara. 19, 2009 1:35 am

    Semud kavmine gönderilmiştir.

    SÂLİH ALEYHİSSELÂM


    Semûd
    kavmine gönderilen peygamber. Hazret-i Âdem'in on dokuzuncu batından
    torunudur. Hûd aleyhisselâmın peygamber olarak gönderildiği Ad kavmi,
    isyânları sebebiyle büyük bir azaba düşüp, helâk olmuştu. İmân
    ettikleri için bu azabtan kurtulan insanlar ise kendilerine yeni
    yurtlar kurmak üzere çeşitli bölgelere dağıldılar. Bu dağılan
    insanlardan bir kısmı Semûd denilen kimsenin evlatlarıdır. Semûd kavmi,
    Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen bölgede yerleşmişti. Bu sebeble
    ''Eshâb-ül-Hicr'' de denilen bu kavim, gün geçtikçe çoğalıp büyüdü.
    Dokuz kabileden meydana geldi. Çok çalışıp, bağlar, bahçeler
    yetiştirdi. Çöllerin kuru sıcağından kurtulup, dağları oyarak tepelere
    saraylar, ovalara köşkler kurdular. Sanatta ve servette iyice
    ilerlediler. Ancak, zevk ve safâya düşüp daha önce kendilerine Hûd
    aleyhisselâm tarafından bildirilen, hak dinden yavaş yavaş uzaklaşmaya
    başladılar. Kabile reislerinin de zulme ve haksızlığa başlamaları
    üzerine, gittikçe çözülen, Semûd kavmi, nihâyet ağaçtan ve taştan
    putlar yapıp tapmaya başladılar. Saptıkları kötü yolda sürüklenerek,
    tevhid esâsından, Allahü teâlâya imân etmekten tamâmen uzaklaştılar.
    Câhil ve azgın bir kavim oldular. Sâlih aleyhisselâm, bu kavim arasında
    herkesle iyi geçinen, fakirlere yardım eden, zayıfları koruyan ve üstün
    ahlâkıyla sevilen bir zâttı. Kırk yaşlarına geldiği sırada, Allahü
    teâlâ onu Semûd kavmine, doğru yolu göstermek üzere peygamber olarak
    gönderdi. Sâlih aleyhisselâm kavmini imâna dâvet edip, putlara
    tapmaktan, zulümden ve diğer bütün kötülüklerden uzak durmalarını
    ısrarla söyledi. Kavmine; ''Gerçekten ben size gönderilen güvenilir bir
    peygamberim. Artık Allah'tan korkun, bana itâat edin.'' diyerek
    dâvetini açıkladı.Sâlih aleyhisselâmın bu dâveti karşısında pek az
    kimse imân etti. Kavmin çoğunluğu imân etmemekte direndi. Servetlerine
    güvenen, zevk ve safâ içinde kendinden geçip, zulme başvuran
    inkârcılar, Sâlih aleyhisselâma; ''Sen de bizim gibi bir insandan başka
    bir şey değilsin!'' diyorlar, onu, ''büyülenmiş, yalancı''
    sayıyorlardı. Sâlih aleyhisselâm ise kavmini imâna davet etmeye devam
    ediyor ve şöyle diyordu:

    Ey Semûd kavmi! Sizin içinde
    bulunduğunuz bu güzel bağ ve bahçelerde, bu yemyeşil ekinler, altın
    başaklarla, güzel hurmalarla ve çağlayan sularla berâber ebdi olarak
    burada kalacağınızı mı zannediyorsunuz? Bu evleri kim yaptı. Şimdi kim
    oturuyor, hiç düşünüyor musunuz? Bu bağların ve bahçelerin ilk
    sâhibleri kimlerdi, şimdi kim oturuyor? Belki onlar da sizin
    kendilerini burada ebedi kalacak zannediyorlardı. Fakat hepsi ölüp
    gittiler. Siz de gelip geçenler gibi öleceksiniz. Bunlar size
    kalmayacak. Âhirette, yaptıklarınızdan birer birer hesâba
    çekileceksiniz. Henüz fırsat eldeyken bana tâbi olun. Şunu iyi bilin
    ki, bugün sizi aldatıp, Allah'a isyân ettirenler, ilâhi azâbtan
    kendilerini de sizi de kurtaramayacaklardır. Çünkü onlar da sizin gibi
    âciz insanlardır.'' Allahü teâlâ, Semûd kavmine isyân ve taşkınlıktan
    vaz geçmeleri için, kadınlarını kısır bıraktı. Ağaçlar kuruyup meyve
    vermedi. Semûdluların bir kuyu hâricindeki bütün suları kurudu. Sâlih
    aleyhisselâma kin ve öfkeyle gelen Semûdlular: ''Ey Sâlih! Aramıza
    fesâd karıştırdın. Mallarımıza, çoluk-çocuğumuza, bize zarar verdin.
    Buradan çekil git. Yoksa seni öldürürüz.'' dediler. Sâlih aleyhisselâm
    bir müddet onlardan ayrılıp tenhâ yerlere gitti. Bir müddet sonra
    tekrar dönüp Semûdluları imâna dâvet etti. Semûd kavmi, Sâlih
    aleyhisselâmdan mûcize göstermesini istedi. Ancak mûcizeleri gördükleri
    hâlde yine imân etmediler. Yine bir gün Sâlih aleyhisselâma gelip:
    ''Eğer doğru söylüyorsan, şu dağdaki sarp kayalardan kızıl tüylü ve
    doğurmak üzere olan bir dişi deve çıksın. O zaman sana imân ederiz.''
    dediler. Bunu istemekten maksatları akıllara durgunluk verecek,
    insanları şaşırtacak bir iş isteyip, yapmamasını ve mahcup olmasını
    düşündüler. Sâlih aleyhisselâm; ''Allahü teâlâ her şeye kâdirdir, böyle
    bir mûcize görürseniz, dağdan akan pınar suyunun bir gün deveye, bir
    gün size âit olmasına râzı mısınız?'' dedi. Semûd kavmi böyle bir şey
    olamayacağını düşünerek: ''Bu şartı da kabul ediyoruz.'' dediler.

    Sâlih
    aleyhisselâmın bu şarttan maksâdı; dağdan gelen pınar suyunun az olması
    ve zagın insanların sâhiplenmesi sebebiyle zor durumda kalan kimselere
    yardımcı olup, devenin hissesi olan suyu fakir ve zayıflara vermekti.
    Sâlih aleyhisselâm onlara; ''Benimle sözleştiğinizi unutmayın, şâyet
    deve çıkınca ona bir zarar verirseniz ve verdiğiniz sözlerde
    durmazsanız acı bir azâba uğrarsınız.'' dedi. Semûd kavmi; ''Sen deveyi
    çıkar, her istediğini kabul edeceğiz. Aksine bir iş yaparsak azâbı da
    kabul ediyoruz.'' dediler. Nihâyet devenin çıkmasını istedikleri dağın
    kayalıkları önünde toplanıp, beklemeye başladılar. Sâlih aleyhisselâm
    böyle bir mûcize vermesi için Allahü teâlâya duâ etti ve duâsı kabul
    oldu. Kaya yarılıp, arasından istedikleri gibi bir deve çıktı. Deve,
    iki yana dizilip hayret ve şaşkınlıktan donakalan Semûd kavmi arasından
    salına salına yürümeye başladı. Sonra da bir yavru doğurdu. Bu mûcizeyi
    görenlerden bir kısmı imân etti. Diğer bir kısmı ise menfaatlerinin ve
    zulümlerinin ortadan kalkacağını görerek bir türlü imân etmediler.
    Sâlih aleyhisselâm onlara sözlerinde durmalarını, aksi takdirde ağır
    bir azâba düşeceklerini söyledi. Fakat inad ve inkârdan vazgeçmediler.
    Suyun taksimi işi de kendilerine ağır gelip kendilerine göre çâreler
    aramaya başladılar. Mûcize olarak kayadan çıkan deve, yavrusuyla
    birlikte her tarafı dolaşıyor, su içme nöbeti olduğu gün de suyun
    başına gelip suyu tamâmen içiyordu. Su içmesi de ayrı bir mûcize olup
    tonlarca su içiyor, su vücûdunda kayboluyordu. Suyu içip bitirince, su
    çıkan yerde oturuyordu. İmân edenler, ondan bir kabiliye yetecek kadar
    bol süt sağıyorlar, sütten içeyor ve yiyecekler yapıyorlardı. Böylece
    inananların imânı kuvvetlenir, inkârcıların kinleri artardı. Bu mûcize
    karşısında âciz kalan Semûd kavmi deveyi öldürmeyi plânlıyordu.
    Nitekim, Sâlih aleyhisselâmın nasihat edip, imân etmeye çağırdığı bir
    sırada, onlar, su içmekte olan deveyi göstererek; ''Güyâ şu deveyi
    öldürsek biz helâk olacakmışız! Onu öldürelim de gör!'' dediler.
    Nihâyet çeşitli plânlar kurarak deveyi öldürdüler. Sonra da Sâlih
    aleyhisselâma; ''İşte deveyi öldürdük. Eğer sözledişin gibi bir
    peygambersen sözlediğin azâbı getir.'' dediler. Sâlih aleyhisselâm bu
    azgın kavme şefkat ve merhâmetle nasihat edip; ''Ey kavmim! Nedir bu
    yaptığınız? Sizin için bir imtihan vesilesi olan deveyi de öldürdünüz.
    İnkârda ve günâhkarlıkta ısrar ettiniz. Buna rağmen tövbe kapısı
    açıktır. Neden azâbın gelmesini istiyorsunuz, tövbe ediniz!'' dedi. Bu
    son dâvete de sert cevaplar veren Semûd kavmi, Sâlih aleyhisselâmı,
    âilesini ve imân edenleride öldürmeyi plânlamaya başladılar.

    Sâlih
    aleyhisselâm bu azgın kavme şöyle dedi: ''Yurdunuzda üç gün daha kalın,
    birinci gün yüzünüz sararacak, ikici gün kızaracak, üçüncü gün
    siyahlaşacak, dördüncü gün ise üzerinize azâb gelerek sizi helâk
    edecektir!'' Sâlih aleyhisselâmın söylediği bu günler gelip çattı. Bu
    sırada Semûd kavmi Sâlih aleyhisselâmı ve inananları öldürme
    teşebbüsüne giriştiler. Onlar harekete geçmeden, Cebrâil aleyhisselâm
    gelip, durumu Sâlih aleyhisselâma bildirdi. Sâlih aleyhisselâm da imân
    edenlerle birlikte oradan uzaklaşıp gitti. Birinci günde bâzı hâller
    zuhûr etti. Devenin bastığı yerlerde kanfışkırdığı, ağaçların
    yapraklarının kızardığı, kuyu suyunun kan renginde ve insanların
    yüzlerinin sapsarı olduğu görüldü.İkinci gün de Semûdluların yüzleri
    kana boyanmış gibi kıpkırmızı oldu. Bu belirtileri gören Semûdlular
    azâbın geleceğini kanâat getirip feryât ettiler. Yüzlerinin
    siyahlaştığı üçüncü gün, evini sarıp hücum ettikleri Sâlih
    aleyhisselâmın, şehirden çıkıp gittiğini anladılar. O gün, gece
    yarısından sonra, sabaha karşı şiddetli bir sarsıntı ve dağlardan
    fışkıran ateş ile Semûd kavminin yurdu altüst oldu. Sayhanın
    (sarsıntının) şiddetinden hepsinin ödleri patladı. Hepsi helâk olup
    gittiler. Bundan sonra da yurtları hiç mâmur edilmedi. Sanki hiç insan
    yaşamamış bir yer hâlini aldı. Semûd kavmi helâk edildikten sonra Sâlih
    aleyhisselâm, imân edenlerle birlikte gelip, yerle bir edilen şehre
    ibretle bakarak; ''Ey kavmim! Sizden hiçbir ücret istemeden, sizi
    sâdece Allahü teâlâ imân etmeye dâvet ettim ve bunu size nice
    nasihatlar yaptım. Fakat siz dinlemediniz. Sonra bu azâba uğradınız!''
    dedi.Sâlih aleyhisselâm, kavminin helâkinden sonra kendisine imân
    edenlerle birlikte Mekke'ye veya Şam taraflarına gitti. Remle
    kasabasına yerleşti. Hadramût tarafına gittiğine dâir rivâyetler de
    vardır. Kur'ân-ı kerimin değişik âyet-i kerimelerinde Sâlih
    aleyhisselâmdan ve kavminden bahsedilmekte olup, Semûd kavminin helâk
    edilişi meâlen şöyle bildirilmektedir. Semûd kavmine gelince: Biz
    onlara doğru yolu gösterdik de onlar, körlüğü (câhillik ve sapıklığı)
    hidâyete tercih ettiler. Bunun üzerine onları, kazandıkları
    (işledikleri) günâh yüzünden şiddetli azap yıldırımı yakalayıverdi.
    İmân edip de azâbımızdan korkanları ise kurtardık. (Fussilet sûresi:
    17- 18)

    MÛCİZELERİ:

    1- Kayadan deve çıkartması. 2- Sâlih
    aleyhisselâmın kavminin bulundukları yerde hamt denilen meyvesiz
    ağaçlardan başka ağaç yoktu. ''Hak peygambersen, bu ağaçlar meyve
    versin!'' diye kendisine mûcize teklifinde bulundular. Sâlih
    aleyhisselâm duâ edince, bu ağaçların hepsi çeşit çeşit meyveler verdi.
    3- Sâlih aleyhisselâmın duâsı bereketiyle büyük taştan su çıkmıştır. 4-
    Sâlih aleyhisselâmın çadırına ateş tesir etmemiştir. Şöyle ki, kavmi
    koyuncu idi. Senenin bâzı aylarını sahralarda, yaylalarda çadır kurarak
    geçirirlerdi. İmân etmeyenlerden biri, gizlice Sâlih aleyhisselâmın
    çadırını ateşe verince, çadır yanmağa başladı. Bunun üzerine kavminden
    kâfir olanlar; ''Hak peygamber isen, çadırındaki yangını söndür!'' diye
    alay etmeye, eğlenmeye başladılar. Hazret-i Sâlih, yangının sönmesi
    için duâ edince, kendi çadırı kurtulup, ateş kâfirlerin çadırlarına
    geçti ve hiçbir çadır kalmayıp, içindeki eşyâlarla berâber, yanıp kül
    oldu.

      Forum Saati C.tesi Kas. 23, 2024 7:05 am