Namaz kılmayı terkeden kimse yukarıda saydığımız
fayda ve menfaatleri kaybetmekle beraber, dünya ve âhirette büyük bir
zarar ve hüsrâna da uğrar.
Bir hadîs-i şerîfin beyanına göre
âhirette kulun ilk bakılacak ameli, namazı olacaktır. Eğer namazları
tamam olursa o kulun hesabı kolay görülecek, bâzı günah ve kusurları da
af ve müsamaha ile karşılanacaktır. Namazında bir noksanlık olduğu
takdirde ise hesabı çetin ve ince olacaktır. Bu şekilde ince bir hesaba
çekiliş ise, insanı helâke götürecektir.
Bu sebeble şuurlu
dindarlar, namazlarını mümkün mertebe eksiksiz yerine getirmeye
çalışırlar. Şayet kılamadıkları namazları var ise, onları da
geciktirmeden kaza etmeye, böylece namaz borcundan kurtulmuş olarak
Allah huzuruna çıkmaya gayret gösterirler.
"Tenbîhü'l-Gâfilîn" adındaki kitabda namaz kılmamanın zararlarını beyan sadedinde şöyle bir mânevî temsil rivâyet edilir:
"Hasîs ve şerîr bir adam bir gün Şeytanla karşılaşır ve ona sorar:
"Ey İblis, ben de senin gibi olmak istiyorum, ne yapayım?"
İblis şu karşılığı verir:
"Kimse
şimdiye kadar bana imrenip de benim gibi olmayı arzulamadı. Eğer benim
gibi olmayı ille de aklına koydu isen, iki şey'i terkedeceksin; bu,
İblis gibi olmana yetecektir. Terkedeceğin şeylerden biri namaz; diğeri
de doğru yemindir."
Rivâyette vardır ki, sokakları dolaşan meleklerle şeytanlar evlerin kapısına gelip iddiaya tutuşurlar. Melekler derler ki:
"Bu eve biz gireceğiz. Şeytanların işi yoktur."
Şeytanlar derler ki:
"Bu eve biz gireceğiz, meleklerin işi yoktur."
Münakaşa
devam ederken ezan okunur, münakaşa da durur. Zira ezanla birlikte evde
namaz hazırlığı görünürse şeytanlar ümidi keser, evden içeri melekler
girer. Namaz hazırlığı görülmez, evde namaz kılan bulunmazsa, şeytanlar
ümidlenir, melekler oradan çekilirler.
Onun için eskiler derler ki:
"Namaz kılınmayan ev, şeytan uğrağı; namaz kılınan ev ise, melek yuvasıdır."
fayda ve menfaatleri kaybetmekle beraber, dünya ve âhirette büyük bir
zarar ve hüsrâna da uğrar.
Bir hadîs-i şerîfin beyanına göre
âhirette kulun ilk bakılacak ameli, namazı olacaktır. Eğer namazları
tamam olursa o kulun hesabı kolay görülecek, bâzı günah ve kusurları da
af ve müsamaha ile karşılanacaktır. Namazında bir noksanlık olduğu
takdirde ise hesabı çetin ve ince olacaktır. Bu şekilde ince bir hesaba
çekiliş ise, insanı helâke götürecektir.
Bu sebeble şuurlu
dindarlar, namazlarını mümkün mertebe eksiksiz yerine getirmeye
çalışırlar. Şayet kılamadıkları namazları var ise, onları da
geciktirmeden kaza etmeye, böylece namaz borcundan kurtulmuş olarak
Allah huzuruna çıkmaya gayret gösterirler.
"Tenbîhü'l-Gâfilîn" adındaki kitabda namaz kılmamanın zararlarını beyan sadedinde şöyle bir mânevî temsil rivâyet edilir:
"Hasîs ve şerîr bir adam bir gün Şeytanla karşılaşır ve ona sorar:
"Ey İblis, ben de senin gibi olmak istiyorum, ne yapayım?"
İblis şu karşılığı verir:
"Kimse
şimdiye kadar bana imrenip de benim gibi olmayı arzulamadı. Eğer benim
gibi olmayı ille de aklına koydu isen, iki şey'i terkedeceksin; bu,
İblis gibi olmana yetecektir. Terkedeceğin şeylerden biri namaz; diğeri
de doğru yemindir."
Rivâyette vardır ki, sokakları dolaşan meleklerle şeytanlar evlerin kapısına gelip iddiaya tutuşurlar. Melekler derler ki:
"Bu eve biz gireceğiz. Şeytanların işi yoktur."
Şeytanlar derler ki:
"Bu eve biz gireceğiz, meleklerin işi yoktur."
Münakaşa
devam ederken ezan okunur, münakaşa da durur. Zira ezanla birlikte evde
namaz hazırlığı görünürse şeytanlar ümidi keser, evden içeri melekler
girer. Namaz hazırlığı görülmez, evde namaz kılan bulunmazsa, şeytanlar
ümidlenir, melekler oradan çekilirler.
Onun için eskiler derler ki:
"Namaz kılınmayan ev, şeytan uğrağı; namaz kılınan ev ise, melek yuvasıdır."