Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    YÛSUF ALEYHİSSELÂM (1)

    FIRTINA
    FIRTINA
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3752
    Doğum tarihi : 09/08/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 24
    Yaş : 55
    Ülke : Almanya

    YÛSUF ALEYHİSSELÂM (1) Empty YÛSUF ALEYHİSSELÂM (1)

    Mesaj tarafından FIRTINA C.tesi Ara. 19, 2009 1:42 am

    Köle olarak satıldı. Sabretti, sultan oldu.

    YÛSUF ALEYHİSSELÂM


    Mısır
    ahâlisine gönderilen peygamber. Yâkûb aleyhisselâmın oğludur. Annesinin
    ismi Râhil'dir. İsrâiloğullarından (Yâkûb aleyhisselâmın neslinden)
    gönderilen ilk peygamberdir. Küçük yaştayken annesi vefât eden Yûsuf
    aleyhisselâmı ve küçük kardeşi Bünyâmin'i babaları olan Yâkub
    aleyhisselâm şefkâtle bakıp büyütüyordu. Çünkü onlar anne şefkatinden
    mahrum kalmışlardı. Annesinin vefâtından sonra Yûsuf aleyhisselâm
    halasının yanında kaldı. Halasının vefâtından sonra tekrar babasının
    yanına döndü. Yi rüyâsında gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı. Oğlu
    Yûsuf'un anlattıklarını dinleyen Yâkub aleyhisselâm onâkub
    aleyhisselâmın diğer hanımlarından olan Rabil, Şem'un, Lâvi, Yehûda,
    İsâhar, Zablun, Dân, Neftâli, Câd ve Âşir adlı oğulları Yûsuf ve
    kardeşi Bünyamin'i babalarının daha çok sevmesini kıskanıyorlardı.
    Yûsuf aleyhisselâm yedi veya on iki yaşlarındayken on bir yıldız, ay ve
    güneşin kendisine secde ettiklerin bir yıldızın diğer oğulları güneşin
    kendisi, ayın da hanımı olduğu şeklinde tâbir etti. İleride hazret-i
    Yûsuf'un büyük nimetlere kavuşacağını ve ona peygamberlik verileceğini
    anladı. Bu rüyâyı duydukları takdirde kardeşlerinin kendisini daha çok
    kıskanacaklarını ve şeytanın vesvesiyle ona bir kötülük
    yapabileceklerini düşünerek rüyâsını kardeşlerine anlatmamasını
    hazret-i Yûsuf'a söyledi. Yâkub aleyhisselâmın oğlu hazret-i Yûsuf'u
    kendilerinden daha çok sevmesi sebebiyle kıskançlıkları iyice artan
    diğer oğulları toplanıp aralarında konuştular. Yûsuf'u babalarından
    uzaklaştırmaya karar verdiler. Bunun için de iki yol düşündüler. ''Ya
    öldürürüz veya onu babamıza ulaşamayacağı bir yere bırakırız. Böylece
    babamızın sevgisini kendimize çekeriz.'' dediler. İçlerinden biri
    (Rabil veya Yehûda); ''Eğer benim sözümü tutarsanız, Yûsuf'u
    öldürmeyin. Onu büyük bir kuyunun dibine bırakın ki, oraya uğrayan
    yolculardan biri çıkarıp başka bir yere götürür. Böylece Yûsuf
    babamızdan uzaklaştırılmış olur.'' dedi. Diğerleri de bu görüşü
    benimseyip hazret-i Yûsuf'u kuyuya atmaya karar verdiler..

    Ertesi
    gün hep birlikte Yâkub aleyhisselâma giden oğulları koyunlarını
    otlatmak için kıra gideceklerini, kardeşleri Yûsuf'u da çok sevdikleri
    için, yanlarında götürmek istediklerini söylediler. Kardeşlerinin
    Yûsuf'a birşey yapacaklarından çekinen Yâkub aleyhisselâm:''Onu
    götürmeniz beni mahzûn eder, siz ondan habersizken onu kurt yemesinden
    korkarım.'' dedi. Oğulları babalarına karşı yemin ederek; ''Biz
    kuvvetli bir toplulukken, onu kurt yerse âciz ve güçsüz kimseler olmuş
    oluruz.'' diyerek hile ile hazret-i Yûsuf'u babalarından aldılar. Yâkup
    aleyhisselâm oğullarının ısrârı ve hazret-i Yûsuf'un da onlarla gitmek
    istemesi karşısında takdire râzı oldu. Kardeşleri babalarından
    uzaklaşınca Yûsuf'a eziyet etmeye başladılar. Bir müddet sonra atmayı
    kararlaştırdıkları kuyunun başına vardılar. Kardeşleri Yûsuf
    aleyhisselâmın elbiselerini soydular. İpe bağlayıp kuyuya sarkıttılar.
    Kuyunun yarısına kadar varınca da ipi kestiler. Yûsuf aleyhisselâm
    suyun içine düştüğü sırada şu duâyı okudu: ''Ey gâib olmayan şâhit! Ey
    uzak olmayan Karib! Ey mağlup olmayan Gâlip! Beni bu musibetten kurtar.
    Bunun için bana bir çıkış yolu nasip et!'' Yûsuf aleyhisselâm kuyuda
    duâ edip Allahü teâlâyı zikretmeye başladı. Yûsuf aleyhisselâmın
    zikrini duyan melekler onun etrâfına toplanıp, teselli ettiler. Cebrâil
    aleyhisselâm da gelip ona arkadaşlık etti. Yûsuf aleyhisselâmın
    kardeşleri de, onun sırtından çıkardıkları gömleği kestikleri bir
    hayvanın kanına buladılar ve babaları Yâkub aleyhisselâma götürdüler.
    ''Ey bizim babamız, hakikaten biz gittik. Yarış edecektik. Yûsuf'u da
    eşyâlarımızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş.'' dediler. Kesmiş
    oldukları hayvanın kanına buladıkları gömleği getirdiler. Yâkub
    aleyhisselâm onların yalan söylediklerini anlayarak; ''Hayır
    nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen
    sabr-ı cemildir. Sizin bu yaptıklarınız üzerine sabrımla Allahü
    teâlâdan yardım isterim.'' dedi. Yûsuf aleyhisselâmın kana bulanmış
    gömleğini yüzüne gözüne sürdü. Gömleğin hiç yırtılmamış olduğunu görüp;
    ''O kurdun Yûsuf'uma karşı şefkati sizden fazlaymış. Vallâhi bugüne
    kadar bu kurt gibi yumuşak huylusunu görmedim. Oğlumu yemiş de,
    sırtındaki gömleğini bile yırtmamış.'' dedi ve takdire râzı olup sabr-ı
    cemilin kendisi için en güzel yol olduğunu söyledi. Yûsuf aleyhisselâm
    kuyuya atıldıktan bir müddet sonra Medyen'den gelip Mısır'a gitmekte
    olan bir kervan kuyunun yanında konakladı. Su almak için vazifeli bir
    kişi kovasını kuyuya saldığı zaman Yûsuf aleyhisselâm kovaya sarıldı.
    Kova yukarı çekilince Yûsuf aleyhisselâm da kovayla berâber dışarıya
    çıktı. Kovayı çeken kişi güzel yüzlü bir çocuğunda kovanın ipine
    tutunup çıktığını görünce şaşırdı. Onu yanına alıp, kâfidekilere
    götürdü. Böylece Yûsuf aleyhisselâm kuyudan çıkıp kurtuldu. Bu sırada
    hazret-i Yûsuf'u kuyuya atan kardeşlerinden biri ona yiyecek vermek
    üzere attıkları kuyunun yanına gelmişti. Onun kervancılar tarafından
    kuyudan çıkarılmış olduğunu görünce diğer kardeşlerine haber verdi.
    Kervancıların yanına gelen kardeşleri; ''Bu bizim kölemizdi, kaçtı.
    İsterseniz onu satın alıp başka bir memlekete götürün.'' dediler. Yûsuf
    aleyhisselâma da; ''Bizi yalancı çıkarma, seni öldürürüz.'' diye
    korkuttular.Kervancılar paralarını mala yatırdıklarını, yanlarında
    bulunan birkaç dirhemi verebileceklerini söylediler. Asıl maksatları
    Yûsuf aleyhisselâmı satmak olmayıp, babalarından uzaklaştırmak olan
    kardeşleri, kervancıların verdiği birkaç dirheme râzı olup onu
    sattılar.

    Kervancılar hazret-i Yûsuf'u Mısır'a götürüp pazara
    çıkardılar. birçok kimse onu satın almak isteyince fiyatı yükseldi. O
    sırada Mısır Azizi, yâni Mâliye Nâzırı (Bakanı) olan Kıtfir( veya
    İzfir) Yûsuf aleyhisselâmı kervancılardan çok yüksek bir fiyata satın
    aldı. Eve varınca da hanımına, ona iyi muâmele etmesini ileride
    kendilerine faydalı olabileceğini söyledi. Yûsuf aleyhisselâmı satın
    alan Mısır Azizi'in hanımı Zelihâ (veya Züleyha) idi ve çocukları
    olmamıştı. Bu yüzden Aziz, Yûsuf aleyhisselâmı evlâd edinmeyi düşündü.
    Yûsuf aleyhisselâm Aziz'in evinde gâyet rahattı. Aziz'in hanımı genç ve
    güzel bir kadındı. Aziz ise, ınnin, yâni iktidarsız idi. Yûsuf
    aleyhisselâm ise, akıllara durgunluk verecek derecede güzeldi. Yüzünde
    parlayan nübüvvet (peygamberlik) nûru herkesi hayran bırakırdı. Bu hal
    Züleyhâ'nın ona âşık olmasına sebep oldu. Yûsuf aleyhisselâma karşı
    süslenip onu kendine çekmek için çalıştı. Fakat Yûsuf aleyhisselâm
    Allahü teâlânın yardımıyla ona hiç itimar etmedi. Züleyhâ sonunda
    kapıları kapadı ve ondan murâd almak istedi. Yûsuf aleyhisselâm:
    ''Efendim (Kıtfir) iyi bakman için beni sana bıraktı. Bunun
    karşılığında onun haremine hıyânet etmekten Allah'a sığınırım.'' dedi.
    Yûsuf aleyhisselâmın kendisine itibar etmediğini gören Züleyhâ ona
    iftira etti. Züleyhâ'nın Yûsuf aleyhisselâma yaptıkları bir müddet
    sonra Mısır ahâlisi tarafından duyuldu. Haber sarayda vazifeli
    kimselerin hanımları tarafından da duyulunca, kadınlar: ''Züleyhâ,
    Ken'anlı kölesi Yûsuf'un nefsinden murâd almak istiyormuş. O gencin
    sevgisi onun yüreğine işlemiş, onu deli etmiş. Azizin hanımı olduğu
    halde, Züleyhâ'nın bir köleye gönül vermesini açık bir hatâ olarak
    görüyoruz.'' dediler. Züleyhâ Mısırlı kadınların kendisi hakkındaki
    sözlerini işitti. O kadınların da Yûsuf aleyhisselâmı görmesi için bir
    ziyâfet tertip etti. Kendisini ayıplayan kadınlarla berâber şehir
    eşrâfından kırk kadar hanımı dâvet etti Onlar için bıçakla kesilerek
    yenecek yiyecekler de hazırlattı. MisÂfirler gelip kendileri için
    hazırlanan yemekleri yemeye başladılar. Züleyhâ, başka bir odada
    bulunan Yûsuf aleyhisselâmın kadınlara görünmesini istedi. Yûsuf
    aleyhisselâm Züleyhâ'dan çekindiği için, emrine karşı gelmeyip
    kadınlara göründü. Kadınlar Yûsuf aleyhisselâmı görünce cemâlinin
    heybetinden yüzünün güzelliğinden kendilerini unuttular. Meyve yerine
    hiç acı duymadan ellerini kestiler. Onun güzelliğini ve cemâlinin
    heybetini hiçbir insanda görmemişlerdi. Böylece, onun melek olmedığını
    bildikleri halde; ''Bu bir melektir.'' demekten kendilerini alamadılar.
    Onların bu hâlini seyreden Züleyhâ; ''İşte gördünüz mü? Siz benden daha
    çok kınanmaya, ayıplanmaya lâyıksınız. Çünkü onu bir defâ görmekle
    kendinizi kaybedip ellerinizi kestiğinizin bile farkında olmadınız. Ben
    ise, uzun zamandır onunla birlikteyim. Fakat hiç bir vakit sizin bu
    hâlinize düşüp, hayranlığımdan dolayı kendimden geçmedim. Şimdi
    gördüğünüzü önceden görseydiniz, beni kınamazdınız.'' dedi. Sonra da
    onlara; ''Duyduğunuz gibi ben ondan bu iş için talepte bulundum. O ise,
    bu husustaki teklifimi kabul etmedi. Eğer ona emrettiğim şeyi yapmazsa
    muhakkak zindanlarda sürünür.'' dedi. Misâfir gelen kadınlar Yûsuf
    aleyhisselâmın etrâfına toplanıp; ''Azizin hanımının emrine karşı
    gelmen sana bir fayda getirmez.'' diye Züleyhâ'nın arzusuna uymaya
    teşvik ettiler. Yûsuf aleyhisselâm kadınların fuhşu güzel gösteren
    hileleri ve sözleri karşısında Allahü teâlâya sığınıp duâ etti. Başına
    gelen bu musibetten korunmasını niyâz etti:

    Ey Rabbim! Zindan
    bana bu (Mısırlı) kadınların beni dâvet ettikleri şeyden daha
    sevimlidir.Eğer sen onların hilelerini benden çevirmezsen (beni ismet
    üzere sâbit kılmak sûretiyle korumazsan, ben ihtiyâri olmayan tabii bir
    meyl ile) onlara meyleder, böylece sefihler zümresine dâhil olurum.
    Bunu üzerine Rabbi onun duâsını kabul etti. Kadınların hilelerini,
    şerlerini ondan çevirdi. Çünkü O (Allahü teâlâ, kendine tazarrû ve
    ilticâ edenlerin duâlarını) işitici ve (hallerini) bilicidir. (Yûsuf
    sûresi:33) Züleyhâ'nın kocası Aziz, Yûsuf aleyhisselâmın yapılan
    soruşturma neticesinde suçsuzluğunu anlamış olduğu için herhangi bir
    cezâ vermeye lüzum görmemişti. Fakat yayılan dedikoduları kesmek i.in
    ve Züleyhâ'nın baskılarına boyun eğerek Yûsuf aleyhisselâmın
    hapsedilmesine karar verdi. Böylece hazret-i Yûsuf zindana atıldı. Uzun
    zaman zindanda kaldı. Zindanda ne kadar kaldığı kesin olarak
    bilinmemektedir. Yûsuf aleyhisselâmla birlikte Mısır Firavununun
    ekmekçisi ve şerbetçisi de hapishânedeydiler. Yûsuf aleyhisselâm
    zindandayken hastaları ziyâret eder, geceleri dâima namaz kılar,
    Rabbini zikrederdi. Kendisine Allahü teâlâ rüya tâbiri ilmini öğretti.
    Yûsuf aleyhisselâm Firavun'un ekmekçisi ve şerbetçisinin görmüş
    oldukları rüyâyı tâbir etti. Birisi rüyâsında üzüm sıktığını, diğeri de
    başının üzerinde ekmek taşıdığını ve bu ekmekten kuşların yediğini
    görmüştü. Yûsuf aleyhisselâm rüyâsında üzüm sıkanın serbest
    bırakılacağını, ekmek taşıyanın ise idâm edileceğini söyledi. O
    kimselerin rüyâları, yorumladığı gibi çıktı. Şerbetçi serbest bırakılıp
    eski vazifesine döndü, ekmekçi de asıldı ve başının etini kuşlar yedi.
    Yûsuf aleyhisselâm zindandayken Mısır hükümdarı bir rüyâ görmüştü.
    Dehşetle uykusundan uyanıp; ''Ben rüyâmda yedi semiz ineğin yedi zayıf
    ineği yediğini ve yedi yeşil başak, yedi de kurumuş başak gördüm. Ey
    ileri gelenler, eğer rüyâ tâbiri biliyorsanız, bu rüyâmı yorumlayın.''
    dedi. Onlar ''Biz böyle rüyâların yorumunu bilmeyiz.'' dediler Bu
    sırada daha önce Yûsuf aleyhisselâm ile zindanda kalan şerbetçi kendi
    rüyâsını tâbir ettirdiğini hatırlayarak; ''Ben bu rüyânın yorumunu
    yaptıracağım. Beni Yûsuf'un (aleyhisselâm) bulunduğu zindana götürüp
    onunla görüştürün'' dedi. Şerbetçiyi Yûsuf aleyhisselâmın yanına
    götürdüler. O da Mısır hükümdârının rüyâsını anlatıp yorumunu istedi.
    Allahü teâlâ Yûsuf aleyhisselâma zindandayken peygamberlik emrini
    bildirdi. Yûsuf aleyhisselâm Mısır hükümdârının rüyâsını tâbir etmeden
    önce Allahü teâlânın peygamberi olduğunu söyleyip, mûcize gösterdi.
    Gelecek yemekler daha gelmeden önce cinsini ve tadını haber verdi.
    Peygamber âilesinden geldiğini, baba ve dedelerinin peygamber olduğunu
    bildirdi. Zindandayken insanları tevhid inancına dâvet etmeye başladı.
    Zindandakilere; ''Ey zindan arkadaşlarım! Çok sayıdaki putlarınız mı
    hayırlı, yoksa (zâtında ve sıfatlarında) tek ve her şeye galip olan
    Allahü teâlâ mı?'' dedi. Arkadaşlarına tevhid inancını, inanmanın
    gerekli olduğunu ve hak dinin emir ve yasaklarını anlattı.

      Forum Saati C.tesi Kas. 23, 2024 2:05 am