Yemekten Sonra
Yapılacak Duâ
Yapılacak Duâ
Ebû Ümâme -radıyallahu anh-den mervîdir ki:
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz yemekten sonra şöylece duâ
etmişlerdir:
"Yâ Rabb! Sana, pek çok, ve riyâ gibi şeylerden uzak ve
yümn ü bereketi bulunan, nezd-i ulûhiyyetinde makbûl olup merdûd olmayacak
derece-i kemâl-i ihlâs üzere, ve hiç bir sûretde kâfi görmiyeceğimiz ve dâima
yapmağa devam edeceğimiz ve hiç bir surette bırakmıya-cağımız ve kendisinden hiç
bir vakit istiğna göstermiye-ceğimiz bir hamd ile sana hamdederiz. Sen bizim
Rab-bimizsin; yani ni'metin her türlüsü ile bizi besleyen, yaşatansın."
Yine
Ebû Ümâme -radıyallahu anh-den rivâyet olunduğuna göre Nebiyy-i Ekrem
-sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir yemekten sonra şöyle duâ
etmişlerdir:
"Sana hamd ederiz ey Rabbimiz! ni'metinden müs-tağnî değiliz.
Her dâim senin in'âm ve itâmına; yani bize ni'met verip yedirmene muhtacız. Bu
taâm da veda' taâmımız olmayıp daha çok hayırlı ömürler ihsan ile, nankörlük
edilmeyen, dâima şükür edilen ni'met ver ey Rabbimiz, yani sana dâima
şükredeceğiz."
Bir defasında da şöyle demişlerdir:
"Yâ Rabb! Sana
hamd ederiz. Bu hamdimiz senin ihsan etmiş olduğun ni'metlerine mukabil olamaz,
ve senin azamet-i ulûhiyyetin ve rubûbiyyetin hakkını îfâya asla kâfi değildir.
Sana gerektiği gibi hamdedemediğimiz için aczimizi arzederiz. Ey Rabbimiz! Zîrâ
nimetlerini saymak mümkün değildir."
"Allah Teâlâ Hazretlerine hamdederiz. Bize kifâyet edecek
derecede yemek ve sâir nimetlerini ihsan buyurdu. Yedirdi ve kanasıya içirdi.
Allah Teâlâ Hazretlerinin azamet ve ulûhiyyetinin hakkı tamamiyla îfâsı kabil
değildir. Ve Allah Teâlâ Hazretlerinin sayılmayacak kadar çok nimetleri hiç bir
suretle inkâr edilemez."
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-
Efendimiz yine buyurmuşlardır ki:
"Sizden herhangi biriniz yemek yediğiniz
zaman:
"Ey Rabbimiz! Bunu bize mübârek ve bereketli kıl ve bize
bundan hayırlısını yedir" desin.
Bir şey içtiği vakit de:
"Ey Rabbimiz! Bize bunu mübarek ve bereketli kıl ve
bundan bize ziyâdece ver" desin ve
"Sütten başka hiç bir şey hem yemek, hem
içecek yerine geçmez." buyuruldu.
Yine Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi
ve sellem-Efendimiz buyurmuşlardır ki:
"Bir yemek yediğin ve bir içecek
içtiğin zaman:
"Allah'ın ismiyle ve Allah ile. O ki, ism-i Celâl'i
sayesinde ne yerde, ne de gökte hiç bir şey zarar veremez. Ya Hayy, ya Kayyûm!"
dersen, o yediğin yahud içdiğinden sana hiç bir hastalık gelmez. İçinde zehir
bile olsa."
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz yemekten
sonra şöyle de duâ ederlerdi;
"Dâima yediren ve kendisine hiç yedirilmeyen, bizi
doğru yola ulaşdırıp da doyuran ve suya kandıran ve hep güzel vesilelerle
imtihan eden Allah'a hamdederiz. Yâ Rabb sana hamdediyoruz, ve bu hamdimizi kâfi
görmüyoruz; îfâ edilmiş saymıyoruz ve nankörlük etmiyoruz, ni'metlerinin hiç
birinden müstağnî değiliz. Bize yemekten yediren, sudan içiren, çıplak iken
giydiren, dalâlette iken hidâyet veren, görmezken gösteren ve bizi
yarattıklarının pek çoğuna üstün kılan Allah'a hamd ederiz, çünkü hamd âlemlerin
Rabbi Allah'a mahsusdur." (1)
Şu duâ da yemekden sonra yapılan me'sûr
duâlardandır.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- su içtikleri zaman:
"Bize tatlı soğuk su içiren ve günâhlarımız sebebiyle onu
içilmez tuzlu su yapmayan Allah'a hamdederiz."
(19) Zuhruf Sûresi, 13.
(20) Hûd Sûresi, 41 Meâli: "O nun yürümesi ve durması
Allah'ın adıyladır. Rabbim bağışlar ve merhamet eder."
(19) Zuhruf Sûresi,
13.
(20) Hûd Sûresi, 41 Meâli: "O nun yürümesi ve durması Allah'ın adıyladır.
Rabbim bağışlar ve merhamet eder."
(1) Bu hadisler için kvs. el-Ezkâr, 205
vd.; ile Hadis kitaplarının Et'ıme ve Eşribe bahisleri.