PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN DIŞ GÖRÜNÜMÜ VE GÜZELLİĞİ
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şöyle anlatıyorlardı:
"Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek
yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı... Burnu gayet güzel
idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri
inci gibi parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu
arası geniş, omuz kemik başları kalın idi...
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Resulullah
Efendimizin boyu; ne çok uzun, ne de fazla kısa idi. Teni de ne duru
beyaz, ne de koyu esmerdi. Saçları ise ne düz, ne de kıvırcık idi. Kırk
yaşına geldiğinde, Allah Teala O'nu peygamber olarak gönderdi.
Peygamber olduktan sonra, Mekke'de 10 sene, Medine'de de 10 yıl kaldı
ve 60 yaşlarında vefat etti. Bu fani hayata veda ettiklerinde, saçında
ve sakalında 20 tel ak saç yoktu.
"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler.
Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimiz (sav)' in beden ve ahlak güzelliğini, davranış mükemmelliğini,
insanların ona duyduğu sevgi ve hürmeti anlattığı hilye-i şerif.
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimiz orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir
görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek (İlahi
hayrın bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu)
yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı.
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
".
Resullullah Efendimizden daha güzel birini görmedim. Omuzlarını döğen
saçları vardı. İki omuz arası genişçe idi. Boyu ise ne kısa idi, ne de
uzundu.
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) rivayet ediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizi anlatırken Onu şöyle tavsif (vasıflandırırdı) ederdi:
"Peygamber
Efendimiz, ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu
topluluğun orta boylusu idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü;
hafifçe dalgalı idi. Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde
beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı
idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak
tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler,
O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün
vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu herşeyden çok
severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan
kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini
görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve
yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat (dua, Peygamberimize (sav)
yapılan dua, istiğfar, rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun.
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah
Efendimiz, yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Mübarek yüzü, dolunay
halindeki ayın parlaklığı gibi nur saçardı. Orta boyludan uzun, ince
uzundan kısa idi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet
kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar,
değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını
geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)' in rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz
ve parlak renk) idi, yani nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal
gibi, gür ve birbirine yakındı.
Boynu,
saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında
idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir
yapıya sahipti...
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
"Hazreti Peygamber, gümüşten yaratılmış gibi nurlu beyazdı; saçları da hafif dalgalı idi.
"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi.
"Allah
Resulünün alnı geniş olup hilal kaşlıydı, kaşları gürdü. Iki kaşı arası
açık olup, halis bir gümüş gibiydi. Gözleri pek güzel, bebekleri
simsiyahtı. Kirpikleri birbirine geçecek şekilde gürdü. Güldüğünde
dişleri çakan şimşek gibi parıldardı. Iki dudağı da emsalsiz şekilde
güzeldi. Sakalı gürdü. Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı. Boynunun
güneş ve rüzgar gören kısmı altın alaşımlı gümüş ibrik gibi gümüşün
beyazlığı ve altının da kırmızılığını yansıtır şekilde parıldardı.
Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı.
Omuzları genişti. Kol ve pazuları irice idi. Avuçları ipekten daha
yumuşaktı.
Peygamber
Efendimiz (sav)' in hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği
Ümmü Mabed isimli cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri,
Peygamber Efendimizi tanımamıştır. Ancak Peygamberimiz (sav)'i
anlatılanlardan tanıyan kocasına, onu şöyle tarif etmiştir:
"Aydın
yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin
siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve
bıyıkları gümrahtı (bol, gür). Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı
(ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli
idi. Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi
görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü
vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de
uzun olduğunu hissederdi. Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur
yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu
dinlerler; buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi.
Konuşması tok ve kararlı idi.
Kendisini görenlerin
anlattıklarında da görüldüğü gibi, Peygamber Efendimiz olağanüstü
yakışıklı, görenlerin nefesini kesecek kadar güzel yüzlü ve güzel
endamlı idi. Ayrıca atletik ve son derece etkili bir yapısı vardı ve
çok kuvvetli idi. Peygamberimizin Şemaili
Osmanlı döneminin önemli
alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa Peygamber Efendimiz (sav)' in
anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir çalışma yapmıştır.
Bu çalışması Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı
Seniyye-i Muhammediyye" başlığı altında gerçekleşmiştir:
".
Mübarek cismi güzel, hep azası mütenasip (uygun, aralarında muntazam
bir nisbet bulunan), endamı gayet matbu, alnı ve göğsü ve iki
omuzlarının arası ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzun (yakışıklı,
her bir vasfı ölçülü) ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve
baldırları iri ve kalın, bilekleri uzun, parmakları uzunca, elleri ve
parmakları kalınca idi. Mubarek cildi ise ipekten yumuşak idi.
Kemal-i itidal üzere büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi.
Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi,
O
Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi
nurlu, parlak) idi; yani ne ak, ne de kara esmer, belki ikisi ortası ve
gül gibi kırmızıya mail (benzer) beyaz ve, nurani ve berrak olup,
mübarek yüzünde nur lemean (parlardı) ederdi. Dişleri, inci gibi abdar
(parlak, sağlam vücutlu) ve tabdar (ışıklı, parlak, büklümlü, kıvrımlı)
olup, söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti
(saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi
ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi.
Alem-i bekaya (geride
kalanların dünyasını) rihlet (göçmek, ölmek) buyurduklarında saçı,
sakalı henüz ağarmaya başlamış başında biraz ve sakalında yirmi kadar
beyaz var idi.
Havassı (duyular) fevkalade kavi (sağlam,
kuvvetli) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden
görür idi. Elhasıl (sözün özü), en mükemmel ve müstesna surette
yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve mübarek idi. Onu
ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet
(sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık
ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine göre
ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bol,
fazladan) ikram eylerdi. Lakin (ancak) onları, kendilerinden efdal
(daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim
etmezdi.
Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi.
Sahi
(cömert, eliaçık, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin
iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim
(rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak
huylu, hoş muamele yapan) idi. Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit,
kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak
güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle(bütün,
tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya
(övgüye) layık idi.
Yemede, giymede kadar-ı zaruret (yoksulluk
derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba
eylerdi (çekinirdi).
Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimiz (sav)' in üstün ahlakını, insanları hayran bırakan, güzelliğini,
davranışlarındaki kusursuzluğu anlattığı hikmetli sözlere yer veren bir başka hilye-i şerif.
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şöyle anlatıyorlardı:
"Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek
yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı... Burnu gayet güzel
idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri
inci gibi parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu
arası geniş, omuz kemik başları kalın idi...
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Resulullah
Efendimizin boyu; ne çok uzun, ne de fazla kısa idi. Teni de ne duru
beyaz, ne de koyu esmerdi. Saçları ise ne düz, ne de kıvırcık idi. Kırk
yaşına geldiğinde, Allah Teala O'nu peygamber olarak gönderdi.
Peygamber olduktan sonra, Mekke'de 10 sene, Medine'de de 10 yıl kaldı
ve 60 yaşlarında vefat etti. Bu fani hayata veda ettiklerinde, saçında
ve sakalında 20 tel ak saç yoktu.
"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler.
Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimiz (sav)' in beden ve ahlak güzelliğini, davranış mükemmelliğini,
insanların ona duyduğu sevgi ve hürmeti anlattığı hilye-i şerif.
Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir. (Maide Suresi, 55) O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. (Haşr Suresi, 22) | ||||||
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimiz orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir
görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek (İlahi
hayrın bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu)
yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı.
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
".
Resullullah Efendimizden daha güzel birini görmedim. Omuzlarını döğen
saçları vardı. İki omuz arası genişçe idi. Boyu ise ne kısa idi, ne de
uzundu.
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) rivayet ediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizi anlatırken Onu şöyle tavsif (vasıflandırırdı) ederdi:
"Peygamber
Efendimiz, ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu
topluluğun orta boylusu idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü;
hafifçe dalgalı idi. Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde
beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı
idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak
tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler,
O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün
vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu herşeyden çok
severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan
kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini
görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve
yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat (dua, Peygamberimize (sav)
yapılan dua, istiğfar, rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun.
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah
Efendimiz, yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Mübarek yüzü, dolunay
halindeki ayın parlaklığı gibi nur saçardı. Orta boyludan uzun, ince
uzundan kısa idi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet
kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar,
değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını
geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)' in rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz
ve parlak renk) idi, yani nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal
gibi, gür ve birbirine yakındı.
Boynu,
saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında
idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir
yapıya sahipti...
Kim Resul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80) | ||||||
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
"Hazreti Peygamber, gümüşten yaratılmış gibi nurlu beyazdı; saçları da hafif dalgalı idi.
"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi.
"Allah
Resulünün alnı geniş olup hilal kaşlıydı, kaşları gürdü. Iki kaşı arası
açık olup, halis bir gümüş gibiydi. Gözleri pek güzel, bebekleri
simsiyahtı. Kirpikleri birbirine geçecek şekilde gürdü. Güldüğünde
dişleri çakan şimşek gibi parıldardı. Iki dudağı da emsalsiz şekilde
güzeldi. Sakalı gürdü. Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı. Boynunun
güneş ve rüzgar gören kısmı altın alaşımlı gümüş ibrik gibi gümüşün
beyazlığı ve altının da kırmızılığını yansıtır şekilde parıldardı.
Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı.
Omuzları genişti. Kol ve pazuları irice idi. Avuçları ipekten daha
yumuşaktı.
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 144) | ||||||
Peygamber
Efendimiz (sav)' in hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği
Ümmü Mabed isimli cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri,
Peygamber Efendimizi tanımamıştır. Ancak Peygamberimiz (sav)'i
anlatılanlardan tanıyan kocasına, onu şöyle tarif etmiştir:
"Aydın
yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin
siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve
bıyıkları gümrahtı (bol, gür). Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı
(ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli
idi. Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi
görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü
vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de
uzun olduğunu hissederdi. Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur
yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu
dinlerler; buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi.
Konuşması tok ve kararlı idi.
Kendisini görenlerin
anlattıklarında da görüldüğü gibi, Peygamber Efendimiz olağanüstü
yakışıklı, görenlerin nefesini kesecek kadar güzel yüzlü ve güzel
endamlı idi. Ayrıca atletik ve son derece etkili bir yapısı vardı ve
çok kuvvetli idi. Peygamberimizin Şemaili
Osmanlı döneminin önemli
alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa Peygamber Efendimiz (sav)' in
anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir çalışma yapmıştır.
Bu çalışması Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı
Seniyye-i Muhammediyye" başlığı altında gerçekleşmiştir:
".
Mübarek cismi güzel, hep azası mütenasip (uygun, aralarında muntazam
bir nisbet bulunan), endamı gayet matbu, alnı ve göğsü ve iki
omuzlarının arası ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzun (yakışıklı,
her bir vasfı ölçülü) ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve
baldırları iri ve kalın, bilekleri uzun, parmakları uzunca, elleri ve
parmakları kalınca idi. Mubarek cildi ise ipekten yumuşak idi.
Kemal-i itidal üzere büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi.
Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi,
O
Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi
nurlu, parlak) idi; yani ne ak, ne de kara esmer, belki ikisi ortası ve
gül gibi kırmızıya mail (benzer) beyaz ve, nurani ve berrak olup,
mübarek yüzünde nur lemean (parlardı) ederdi. Dişleri, inci gibi abdar
(parlak, sağlam vücutlu) ve tabdar (ışıklı, parlak, büklümlü, kıvrımlı)
olup, söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti
(saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi
ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi.
Alem-i bekaya (geride
kalanların dünyasını) rihlet (göçmek, ölmek) buyurduklarında saçı,
sakalı henüz ağarmaya başlamış başında biraz ve sakalında yirmi kadar
beyaz var idi.
Havassı (duyular) fevkalade kavi (sağlam,
kuvvetli) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden
görür idi. Elhasıl (sözün özü), en mükemmel ve müstesna surette
yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve mübarek idi. Onu
ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet
(sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık
ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine göre
ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bol,
fazladan) ikram eylerdi. Lakin (ancak) onları, kendilerinden efdal
(daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim
etmezdi.
Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi.
Sahi
(cömert, eliaçık, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin
iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim
(rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak
huylu, hoş muamele yapan) idi. Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit,
kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak
güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle(bütün,
tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya
(övgüye) layık idi.
Yemede, giymede kadar-ı zaruret (yoksulluk
derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba
eylerdi (çekinirdi).
Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimiz (sav)' in üstün ahlakını, insanları hayran bırakan, güzelliğini,
davranışlarındaki kusursuzluğu anlattığı hikmetli sözlere yer veren bir başka hilye-i şerif.