Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Mevlid Kandili

    Ruzgar
    Ruzgar
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3096
    Doğum tarihi : 19/09/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 47
    Yaş : 54
    Ülke : Almanya

    Mevlid Kandili Empty Mevlid Kandili

    Mesaj tarafından Ruzgar Paz Ara. 20, 2009 9:16 pm

    Mevlid Kandili
    Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu.
    Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.

    Ruhlar birşey
    bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.

    O
    vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi
    Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını
    değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü
    idi.

    İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden
    geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini
    ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil,
    diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını
    bulacaktı.

    Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin
    tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

    Yahudi ileri gelenleri ve
    âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa
    çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi
    verdiler.

    O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece
    Ahmed doğmuştur" dediler.(1)

    Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de
    Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin
    Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
    - "Bu gece
    sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
    - "Bilmiyoruz" diye cevap
    verdiler.
    Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
    "Bakın, ey
    Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son
    peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş
    olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan
    bir ben var" dedi.

    Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete
    düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına
    anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını
    Muhammed koydular." haberini aldılar.

    Ertesi gün Yahudiye
    vardılar:
    "Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?"
    dediler.
    Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra
    mıdır?" dedi.
    Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona
    götürün" dedi.
    Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri
    girdiler.
    Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin
    sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip
    ayıldığı sırada,

    "Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.

    Yahudi,
    "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık
    Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle
    kurtuluşa ereceklerdir.

    "Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi
    size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük
    verilecektir" dedi.(2)

    Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar
    annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..

    Peygamber
    Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin
    efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden
    koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed
    ismini ver."

    Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu
    ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan
    boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

    Aynı gece Hz.
    Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de
    şöyle:

    "O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize
    dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

    Evet bu ulvî anı dile getiren
    Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle
    şiirleştirmiştir:

    "Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
    Çok alâmetler
    belürdi gelmedin"

    Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan
    hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.


    Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti
    olarak bir çanakla kapattılar.

    Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun
    üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de
    baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye
    ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını
    emiyordu.(5)

    Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her
    türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin
    kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.

    Aynı gece
    Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği
    görüldü.

    Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun
    parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

    Sava'da mukaddes tanınan gölün
    suyunun çekilip gittiği görüldü.

    Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen
    mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

    Bütün bunlar işaret ve
    alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars
    saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin
    kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

    İşte bu geceye Veladet-i Nebi
    gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip
    kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam
    ediyoruz.
    Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i
    seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona
    yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir
    saadettir.

    Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail
    eylesin.

    Kaynaklar:
    (1)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:60.
    (2)A.g.e,
    1:162-163.
    (3)Taberî Tarihi, 2:125; İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102.
    (4)A.g.e.,
    1:102.
    (5)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102.
    (6)Bediüzzaman, Mektûbat,s:161,162.

      Forum Saati Salı Mayıs 07, 2024 11:45 pm