Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Kurban ve Kurban Bayramı

    Ruzgar
    Ruzgar
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3096
    Doğum tarihi : 19/09/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 47
    Yaş : 54
    Ülke : Almanya

    Kurban ve Kurban Bayramı Empty Kurban ve Kurban Bayramı

    Mesaj tarafından Ruzgar Paz Ara. 20, 2009 9:15 pm

    Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini
    keserek yapılan bir ibadettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlığa
    bir teşekkürdür.

    Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı


    Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan
    İbrahim (a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban
    edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını
    nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim
    bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar
    tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu
    kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy
    olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.


    Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu.
    İbrahim a.s büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden
    Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.


    Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in açıklamalarını
    dinleyelim: Allah Teala buyuruyor:


    "İbrahim 'Ey Rabbim, bana
    iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul
    müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, 'Ey oğlum, ben seni rüyamda
    boğazladığımı gôrüyorum, bir düşün, ne dersin ?' dedi. (İsmail) Babacığım, sana
    ne emrolunuyorsa yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi
    de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu
    şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana
    gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona
    (İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan
    gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik
    yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim mümin kullarımızdandır." (1)

    Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit
    etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya
    gerçekten sadakat gösterdin." buyurmuştur.
    İbrahim a.s, Allah'ın emrine
    boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenab-ı Hak,
    İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa
    büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in aracılığı ile insanı kurban
    etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar, insan kurban etme, gibi korkunç
    bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de
    kurtaramazdı.


    İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine
    gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak
    bize intikal etmiştir.

    Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun
    rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. "Kurban"kelimesinde bu mana
    vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim (a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine
    bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa
    katlanacağını göstermiş olur.

    Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için
    yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve
    ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:

    "Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na
    sadece sizin takvanız ulaşır.'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva sahiplerinin
    yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i kerimeler bu
    konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.


    "(Ey
    Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi
    birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti
    (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
    -Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :

    - Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti :
    "Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni
    öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan
    korkarım.'' dedi. (3)


    Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi
    niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise
    kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.

    Sevgili Peygamberimiz
    de bu konuda şöyle buyurmuştur :
    "Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir.
    Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.''(4)

    Kurban,
    İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün
    dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler
    yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve
    hayır kurumları istifade eder.

    Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek
    midir?

    Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan
    bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
    Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
    "Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın
    size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları
    ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın.
    Yanları yere yaslandığı vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene
    de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki,
    şükredesiniz."(5)

    Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle
    buyurmuşlardır:
    "Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban
    kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet
    günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere
    düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş
    edin."(6)

    Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat
    kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle
    demiştir :
    "Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)


    Kurbanın Hükmü

    İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü
    hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.

    İmam Azam Ebû Hanife'ye
    göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8 âyet-i
    kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
    "Kimin hali vakti yerinde olur da
    kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır.
    Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam
    Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle
    bir tehditte bulunmazdı.

    Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden
    İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)

    Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı
    aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
    Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre
    Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
    "Bilinen on gün girdiği vakit elinde
    kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek
    bir tırnak kesmesin."(11)
    Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin
    isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
    Bir başka
    hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
    "Üç şey vardır, bunlar bana farz, size
    nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)

    Kurbanın
    hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar
    sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde
    vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki
    ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse
    borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği
    takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı
    zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra
    sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.


    Kurban Kimlere Borçtur?

    Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır
    nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
    Bu tariften şu
    anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban
    vacip değildir.

    Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında
    kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban
    kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde
    sorumlu olmaz.

    İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip
    olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan
    çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu
    kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.

    İmam
    Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik
    çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların
    mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de
    olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)

    Zenginliğin
    Ölçüsü

    Herhangi mali bir ibadetin borç olması için ön görülen zenginlik
    ölçüsü 'Nisap' kelimesi ile ifade edilmektedir.
    Kurban nisabı, kişinin temel
    ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan
    hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir
    yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti
    para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye
    yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
    Bu ölçü aynı
    zamanda zekat için de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının artıcı olması ve
    üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
    Kurban nisabında bunlar aranmaz.
    Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.


    Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

    Kurban edilecek hayvanlar; koyun,
    keçi, deve, sığır ve mandadır.

    Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile
    mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak
    koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli
    olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.

    Bir koyun veya keçiyi ancak bir
    kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa
    kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.


    Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ
    ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile
    kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri
    her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz,
    diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.

    Hangi
    Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur?

    Bilindiği üzere kurban bir
    ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur
    olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
    -İki
    veya bir gözü kör olan,
    -Aşırı derecede zayıf olan,
    -Kesim yerine
    yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
    -Kulağının, kuyruğunun veya
    tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
    -Dişlerinin yarıdan
    fazlası düşmüş olan,
    -Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
    -Koyun
    ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
    -Burnu kesilmiş olan,

    -Dilinin çoğu kesilmiş olan,
    -Ölüm derecesinde hasta olan.
    Böyle
    kusuru olan hayvanları kurban etmek câiz değildir. Bunun için kurbanlık satın
    alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
    Kurban, bayram
    namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür.
    (Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
    Arefe günü veya bayramın ilk üç
    gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor :
    "Bu
    günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazı kılmaktır. Sonra evlerinize dönüp
    kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur.
    Kim önce kurban keserse o da ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği
    kurban olmaz.''(15)
    Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?

    Bazı
    kimseler hemen her yı1 kurban bayramında bu soruyu sorarlar: Hayvanı kesmeden
    canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın
    rüknü, kurban edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı
    kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine
    getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
    Yalnız kurban kendisine vacip olan
    kimse satın aldığı kurbanı her hangi bir sebeble kurban günlerinde kesmez veya
    hiç kurban satın almaz ise kurban günleri geçtikten sonra, bu kimse kurbanlık
    hayvanının kıymetini fakirlere sadaka olarak verir. Satın alıp kesmediği
    kurbanını ise canlı olarak fakire verir. Kurban günleri geçtikten sonra daha
    önce satın alınmış kurbanlık artık kesilmez.

    Kurbanı kesebiliyorsa
    kendisi keser. Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin kendisinin yapması,
    başkasına vekâlet vermesinden daha faziletli ve sevaptır. Peygamberimiz vedâ
    haccında yüz deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini bizzat kendileri
    kesmiş, kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek kestirmiştir.(16) Şayet
    kendisi kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine vekâlet vermek suretiyle
    kestirir ve kendisi de orada hazır bulunur. Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya :

    "Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah,
    kurbanın kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır" (17) buyurmuştur.


    Az önce de söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa kendisi, kesemiyorsa ehil
    olan birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen
    kimseler, hayvana eziyet ederler ki, bu haramdır, günahtır. Bir ibadet
    yapılırken günah işlenmez.
    Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde
    televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık
    vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler
    tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını
    mezbahalarda kestirmelidirler.

    Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını
    memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle
    kurbanlarını kestirebilirler. Böyle yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş,
    hem de daha iyi değerlendirilmiş olur.

    Kurban Nasıl Kesilir?


    Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler
    kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç
    ayağı da bağlanır. Sonra kesecek olan:
    "Allahü ekber, Allahü ekber, lâ İlâhe
    illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve Lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber''
    der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser.
    Sadece "Bismillâhi
    Allahü ekber'' diye kesse de olur.
    Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için,
    hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir.

    Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar,
    sonra da dua ederek Cenâb-ı Hak'tan dileklerde bulunur.

    Kurban Etinin
    Taksimi

    Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri
    ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir
    ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun
    gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır
    kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.

    Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve
    çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim
    edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de
    akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile
    yemektir.

    Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.


    Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok
    iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp,
    tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla
    kurban vecibesi yerine getirilmiştir.

    Bayram

    Peygamberimizin
    Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci yılında meşru kılınmıştır.


    Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin
    eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: "Bu günler ne oluyor?" diye
    sorduğunda, onlar "Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.'' dediler.
    Bunun üzerine peygamberimiz : "Bunların yerine Allah Teâla size daha hayırlı iki
    gün verdi: Ramazan bayramı, kurban bayramı" (18) buyurdu. Ramazan bayramı namazı
    gibi kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir.
    Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da
    yükümlüdürler. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.


    Bayram namazı

    Güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra,
    öğleye kadar kılınır. Herhangi bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günü
    kılınır. Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekattır.
    Şöyle niyet edilir:
    "Niyet ettim Allah rızası için kurban bayram namazını
    kılmaya, uydum imama.'' Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekatta "Süphaneke"
    okunur. Sonra imam açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa "Allahü ekber"
    diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara
    salıverilir. Üçüncü tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır.
    İmam Fatiha ve sure okur; cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû
    ve secde yapılır. İkinci rekata kalkıldığında imam önce Fatiha ve sûre okur.
    Sonra birinci rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de
    eller yukarı kaldırılıp yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir
    ve secdeler yapılarak oturulur, tehiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm
    verilir.

    Bayram Gecesi ve Günlerinde Yapılması Müstehap Olan Şeyler


    a) Bayram gecelerini dua ve ibadetle ihya etmek, kaza namazı kılmak,
    Kur'an okumak ve Allah Teâlâ'dan af ve mağfiret dilemek. Çünkü duaların makbul
    olduğu gecelerden birisi de bayram geceleridir. Nitekim Peygamberimiz şöyle
    buyurmuştur:
    "Ramazan ve kurban bayramı gecelerini, sevabını umarak ibadetle
    geçiren kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez."(l9)
    b) Bayram sabahı
    erken kalkarak yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek.
    c) Güzel koku
    sürünmek.
    d) Temiz ve yeni elbise giyinmek.
    e) Gücü yetiyorsa namaza
    yürüyerek gitmek.
    f) Güler yüzlü ve sevinçli görünmek.
    g) Yoksullara
    çokça sadaka vermek.
    h) Bayram namazına giderken yolda tekbir getirmek.

    i) Kurban kesecekse kurban etinden yiyinceye kadar oruç tutuyormuş gibi bir
    şey yiyip içmemek.
    j) Kurban etinden iftar etmek. Çünkü peygamberimiz böyle
    yaparlardı.
    k) Çoluk çocuğuna bolluk göstermek.
    Bütün bunlar bayramda
    yapılması müstehap olan işlerdir.

    Bayram günleri sevinç günleridir. Bu
    günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir.


    Bu
    itibarla bayramın toplum hayatımızda üstün yeri ve değeri vardır. Bayram günleri
    toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevinip kaynaşır. Hayatın
    bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen
    insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.


    Bu
    günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve
    kardeşliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep
    birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri
    ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve
    heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.



    Bu günlerde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını
    almalıyız. Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik
    emredilmiş, onlara karşı "öf" demek dahi yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla
    tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız
    herkesle selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek
    hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan
    hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerle ve kimsesiz
    çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara anne ve baba gibi davranmalıyız.
    Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı,
    onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız.


    Bizden hayır
    dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için
    hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya
    çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de
    İslâm'ın emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve
    zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplumu oluşturan
    fertleri birbirleriyle kaynaştırarak milli birliğin sağlanmasında ve toplumu
    rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur. Bu duygularla
    hepinizin kurban bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla
    erişmemizi Cenâb-ı Hak'tan diliyorum. Mübarek bayramın ülkemize, İslâm alemine
    ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini diliyorum. Cenâb-ı Hak
    yaptığımız ibadetleri ve keseceğimiz kurbanları rızasına muvafık eylesin ve bizi
    kendisine ibadetten ayırmasın. Amin.


    1- Saffât, 100-111.
    2-
    Hacc, 37.
    3- Maide, 27-28.
    4- Buharî, Bedülvahiy, 1.
    5- Hacc, 36.

    6- Tirmizî, Adâhî, 1; İbn Mâce, Adâhî, 3.
    7- Müslim, Adâhî 3, İbn Mâce,
    Adâhî, 2.
    8- Kevser, 2.
    9- İbn Mâce, Adâhî, 2.
    10- Mebsût, c. 12, s.
    8, Neylülevtar, c. 5, s. 126.
    11-Müslim, Adâhî, 7.
    12- Ahmed b. Hanbel.

    13- Bedayiu's-sanayi, Beyrut, 1974, c. 5, s. 64.
    14- Reddülmuhtar, c. 5,
    s. 309.
    15- Buhari, Adâhî, 1.
    16- Müslim, Hac, 19.
    17- Et-Tergib
    ve't-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2, s. 154.
    18- Ebû Davût, Salat, 245.
    19-
    Mecmeu'zevâid, Beyrut, 1967, c. 2, s. 198.

      Forum Saati Salı Mayıs 07, 2024 9:00 am