Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini
keserek yapılan bir ibadettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlığa
bir teşekkürdür.
Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı
Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan
İbrahim (a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban
edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını
nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim
bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar
tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu
kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy
olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.
Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu.
İbrahim a.s büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden
Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.
Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in açıklamalarını
dinleyelim: Allah Teala buyuruyor:
"İbrahim 'Ey Rabbim, bana
iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul
müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, 'Ey oğlum, ben seni rüyamda
boğazladığımı gôrüyorum, bir düşün, ne dersin ?' dedi. (İsmail) Babacığım, sana
ne emrolunuyorsa yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi
de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu
şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana
gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona
(İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan
gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik
yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim mümin kullarımızdandır." (1)
Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit
etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya
gerçekten sadakat gösterdin." buyurmuştur.
İbrahim a.s, Allah'ın emrine
boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenab-ı Hak,
İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa
büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in aracılığı ile insanı kurban
etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar, insan kurban etme, gibi korkunç
bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de
kurtaramazdı.
İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine
gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak
bize intikal etmiştir.
Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun
rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. "Kurban"kelimesinde bu mana
vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim (a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine
bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa
katlanacağını göstermiş olur.
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için
yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve
ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na
sadece sizin takvanız ulaşır.'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva sahiplerinin
yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i kerimeler bu
konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.
"(Ey
Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi
birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti
(Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
-Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
- Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti :
"Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni
öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan
korkarım.'' dedi. (3)
Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi
niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise
kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.
Sevgili Peygamberimiz
de bu konuda şöyle buyurmuştur :
"Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir.
Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.''(4)
Kurban,
İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün
dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler
yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve
hayır kurumları istifade eder.
Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek
midir?
Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan
bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın
size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları
ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın.
Yanları yere yaslandığı vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene
de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki,
şükredesiniz."(5)
Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle
buyurmuşlardır:
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban
kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet
günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere
düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş
edin."(6)
Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat
kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle
demiştir :
"Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)
Kurbanın Hükmü
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü
hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam Azam Ebû Hanife'ye
göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8 âyet-i
kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da
kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır.
Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam
Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle
bir tehditte bulunmazdı.
Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden
İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı
aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde
kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek
bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin
isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka
hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size
nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)
Kurbanın
hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar
sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde
vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki
ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse
borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği
takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı
zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra
sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.
Kurban Kimlere Borçtur?
Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır
nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
Bu tariften şu
anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban
vacip değildir.
Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında
kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban
kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde
sorumlu olmaz.
İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip
olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan
çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu
kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.
İmam
Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik
çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların
mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de
olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)
Zenginliğin
Ölçüsü
Herhangi mali bir ibadetin borç olması için ön görülen zenginlik
ölçüsü 'Nisap' kelimesi ile ifade edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel
ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan
hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir
yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti
para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye
yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı
zamanda zekat için de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının artıcı olması ve
üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
Kurban nisabında bunlar aranmaz.
Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.
Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?
Kurban edilecek hayvanlar; koyun,
keçi, deve, sığır ve mandadır.
Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile
mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak
koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli
olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.
Bir koyun veya keçiyi ancak bir
kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa
kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.
Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ
ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile
kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri
her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz,
diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.
Hangi
Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur?
Bilindiği üzere kurban bir
ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur
olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
-İki
veya bir gözü kör olan,
-Aşırı derecede zayıf olan,
-Kesim yerine
yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
-Kulağının, kuyruğunun veya
tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
-Dişlerinin yarıdan
fazlası düşmüş olan,
-Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
-Koyun
ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
-Burnu kesilmiş olan,
-Dilinin çoğu kesilmiş olan,
-Ölüm derecesinde hasta olan.
Böyle
kusuru olan hayvanları kurban etmek câiz değildir. Bunun için kurbanlık satın
alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban, bayram
namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür.
(Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk üç
gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor :
"Bu
günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazı kılmaktır. Sonra evlerinize dönüp
kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur.
Kim önce kurban keserse o da ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği
kurban olmaz.''(15)
Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?
Bazı
kimseler hemen her yı1 kurban bayramında bu soruyu sorarlar: Hayvanı kesmeden
canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın
rüknü, kurban edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı
kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine
getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
Yalnız kurban kendisine vacip olan
kimse satın aldığı kurbanı her hangi bir sebeble kurban günlerinde kesmez veya
hiç kurban satın almaz ise kurban günleri geçtikten sonra, bu kimse kurbanlık
hayvanının kıymetini fakirlere sadaka olarak verir. Satın alıp kesmediği
kurbanını ise canlı olarak fakire verir. Kurban günleri geçtikten sonra daha
önce satın alınmış kurbanlık artık kesilmez.
Kurbanı kesebiliyorsa
kendisi keser. Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin kendisinin yapması,
başkasına vekâlet vermesinden daha faziletli ve sevaptır. Peygamberimiz vedâ
haccında yüz deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini bizzat kendileri
kesmiş, kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek kestirmiştir.(16) Şayet
kendisi kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine vekâlet vermek suretiyle
kestirir ve kendisi de orada hazır bulunur. Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya :
"Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah,
kurbanın kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır" (17) buyurmuştur.
Az önce de söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa kendisi, kesemiyorsa ehil
olan birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen
kimseler, hayvana eziyet ederler ki, bu haramdır, günahtır. Bir ibadet
yapılırken günah işlenmez.
Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde
televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık
vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler
tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını
mezbahalarda kestirmelidirler.
Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını
memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle
kurbanlarını kestirebilirler. Böyle yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş,
hem de daha iyi değerlendirilmiş olur.
Kurban Nasıl Kesilir?
Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler
kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç
ayağı da bağlanır. Sonra kesecek olan:
"Allahü ekber, Allahü ekber, lâ İlâhe
illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve Lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber''
der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser.
Sadece "Bismillâhi
Allahü ekber'' diye kesse de olur.
Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için,
hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir.
Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar,
sonra da dua ederek Cenâb-ı Hak'tan dileklerde bulunur.
Kurban Etinin
Taksimi
Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri
ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir
ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun
gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır
kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.
Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve
çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim
edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de
akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile
yemektir.
Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.
Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok
iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp,
tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla
kurban vecibesi yerine getirilmiştir.
Bayram
Peygamberimizin
Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin
eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: "Bu günler ne oluyor?" diye
sorduğunda, onlar "Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.'' dediler.
Bunun üzerine peygamberimiz : "Bunların yerine Allah Teâla size daha hayırlı iki
gün verdi: Ramazan bayramı, kurban bayramı" (18) buyurdu. Ramazan bayramı namazı
gibi kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir.
Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da
yükümlüdürler. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.
Bayram namazı
Güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra,
öğleye kadar kılınır. Herhangi bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günü
kılınır. Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekattır.
Şöyle niyet edilir:
"Niyet ettim Allah rızası için kurban bayram namazını
kılmaya, uydum imama.'' Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekatta "Süphaneke"
okunur. Sonra imam açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa "Allahü ekber"
diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara
salıverilir. Üçüncü tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır.
İmam Fatiha ve sure okur; cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû
ve secde yapılır. İkinci rekata kalkıldığında imam önce Fatiha ve sûre okur.
Sonra birinci rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de
eller yukarı kaldırılıp yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir
ve secdeler yapılarak oturulur, tehiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm
verilir.
Bayram Gecesi ve Günlerinde Yapılması Müstehap Olan Şeyler
a) Bayram gecelerini dua ve ibadetle ihya etmek, kaza namazı kılmak,
Kur'an okumak ve Allah Teâlâ'dan af ve mağfiret dilemek. Çünkü duaların makbul
olduğu gecelerden birisi de bayram geceleridir. Nitekim Peygamberimiz şöyle
buyurmuştur:
"Ramazan ve kurban bayramı gecelerini, sevabını umarak ibadetle
geçiren kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez."(l9)
b) Bayram sabahı
erken kalkarak yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek.
c) Güzel koku
sürünmek.
d) Temiz ve yeni elbise giyinmek.
e) Gücü yetiyorsa namaza
yürüyerek gitmek.
f) Güler yüzlü ve sevinçli görünmek.
g) Yoksullara
çokça sadaka vermek.
h) Bayram namazına giderken yolda tekbir getirmek.
i) Kurban kesecekse kurban etinden yiyinceye kadar oruç tutuyormuş gibi bir
şey yiyip içmemek.
j) Kurban etinden iftar etmek. Çünkü peygamberimiz böyle
yaparlardı.
k) Çoluk çocuğuna bolluk göstermek.
Bütün bunlar bayramda
yapılması müstehap olan işlerdir.
Bayram günleri sevinç günleridir. Bu
günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir.
Bu
itibarla bayramın toplum hayatımızda üstün yeri ve değeri vardır. Bayram günleri
toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevinip kaynaşır. Hayatın
bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen
insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.
Bu
günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve
kardeşliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep
birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri
ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve
heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.
Bu günlerde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını
almalıyız. Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik
emredilmiş, onlara karşı "öf" demek dahi yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla
tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız
herkesle selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek
hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan
hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerle ve kimsesiz
çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara anne ve baba gibi davranmalıyız.
Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı,
onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız.
Bizden hayır
dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için
hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya
çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de
İslâm'ın emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve
zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplumu oluşturan
fertleri birbirleriyle kaynaştırarak milli birliğin sağlanmasında ve toplumu
rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur. Bu duygularla
hepinizin kurban bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla
erişmemizi Cenâb-ı Hak'tan diliyorum. Mübarek bayramın ülkemize, İslâm alemine
ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini diliyorum. Cenâb-ı Hak
yaptığımız ibadetleri ve keseceğimiz kurbanları rızasına muvafık eylesin ve bizi
kendisine ibadetten ayırmasın. Amin.
1- Saffât, 100-111.
2-
Hacc, 37.
3- Maide, 27-28.
4- Buharî, Bedülvahiy, 1.
5- Hacc, 36.
6- Tirmizî, Adâhî, 1; İbn Mâce, Adâhî, 3.
7- Müslim, Adâhî 3, İbn Mâce,
Adâhî, 2.
8- Kevser, 2.
9- İbn Mâce, Adâhî, 2.
10- Mebsût, c. 12, s.
8, Neylülevtar, c. 5, s. 126.
11-Müslim, Adâhî, 7.
12- Ahmed b. Hanbel.
13- Bedayiu's-sanayi, Beyrut, 1974, c. 5, s. 64.
14- Reddülmuhtar, c. 5,
s. 309.
15- Buhari, Adâhî, 1.
16- Müslim, Hac, 19.
17- Et-Tergib
ve't-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2, s. 154.
18- Ebû Davût, Salat, 245.
19-
Mecmeu'zevâid, Beyrut, 1967, c. 2, s. 198.
keserek yapılan bir ibadettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlığa
bir teşekkürdür.
Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı
Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan
İbrahim (a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban
edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını
nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim
bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar
tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu
kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy
olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.
Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu.
İbrahim a.s büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden
Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.
Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in açıklamalarını
dinleyelim: Allah Teala buyuruyor:
"İbrahim 'Ey Rabbim, bana
iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul
müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, 'Ey oğlum, ben seni rüyamda
boğazladığımı gôrüyorum, bir düşün, ne dersin ?' dedi. (İsmail) Babacığım, sana
ne emrolunuyorsa yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi
de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu
şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana
gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona
(İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan
gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik
yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim mümin kullarımızdandır." (1)
Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit
etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya
gerçekten sadakat gösterdin." buyurmuştur.
İbrahim a.s, Allah'ın emrine
boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenab-ı Hak,
İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa
büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in aracılığı ile insanı kurban
etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar, insan kurban etme, gibi korkunç
bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de
kurtaramazdı.
İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine
gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak
bize intikal etmiştir.
Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun
rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. "Kurban"kelimesinde bu mana
vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim (a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine
bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa
katlanacağını göstermiş olur.
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için
yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve
ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na
sadece sizin takvanız ulaşır.'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva sahiplerinin
yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i kerimeler bu
konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.
"(Ey
Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi
birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti
(Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
-Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
- Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti :
"Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni
öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan
korkarım.'' dedi. (3)
Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi
niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise
kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.
Sevgili Peygamberimiz
de bu konuda şöyle buyurmuştur :
"Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir.
Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.''(4)
Kurban,
İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün
dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler
yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve
hayır kurumları istifade eder.
Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek
midir?
Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan
bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın
size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları
ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın.
Yanları yere yaslandığı vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene
de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki,
şükredesiniz."(5)
Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle
buyurmuşlardır:
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban
kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet
günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere
düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş
edin."(6)
Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat
kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle
demiştir :
"Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)
Kurbanın Hükmü
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü
hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam Azam Ebû Hanife'ye
göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8 âyet-i
kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da
kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır.
Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam
Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle
bir tehditte bulunmazdı.
Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden
İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı
aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde
kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek
bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin
isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka
hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size
nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)
Kurbanın
hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar
sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde
vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki
ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse
borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği
takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı
zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra
sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.
Kurban Kimlere Borçtur?
Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır
nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
Bu tariften şu
anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban
vacip değildir.
Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında
kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban
kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde
sorumlu olmaz.
İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip
olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan
çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu
kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.
İmam
Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik
çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların
mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de
olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)
Zenginliğin
Ölçüsü
Herhangi mali bir ibadetin borç olması için ön görülen zenginlik
ölçüsü 'Nisap' kelimesi ile ifade edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel
ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan
hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir
yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti
para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye
yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı
zamanda zekat için de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının artıcı olması ve
üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
Kurban nisabında bunlar aranmaz.
Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.
Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?
Kurban edilecek hayvanlar; koyun,
keçi, deve, sığır ve mandadır.
Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile
mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak
koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli
olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.
Bir koyun veya keçiyi ancak bir
kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa
kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.
Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ
ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile
kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri
her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz,
diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.
Hangi
Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur?
Bilindiği üzere kurban bir
ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur
olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
-İki
veya bir gözü kör olan,
-Aşırı derecede zayıf olan,
-Kesim yerine
yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
-Kulağının, kuyruğunun veya
tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
-Dişlerinin yarıdan
fazlası düşmüş olan,
-Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
-Koyun
ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
-Burnu kesilmiş olan,
-Dilinin çoğu kesilmiş olan,
-Ölüm derecesinde hasta olan.
Böyle
kusuru olan hayvanları kurban etmek câiz değildir. Bunun için kurbanlık satın
alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban, bayram
namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür.
(Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk üç
gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor :
"Bu
günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazı kılmaktır. Sonra evlerinize dönüp
kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur.
Kim önce kurban keserse o da ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği
kurban olmaz.''(15)
Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?
Bazı
kimseler hemen her yı1 kurban bayramında bu soruyu sorarlar: Hayvanı kesmeden
canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın
rüknü, kurban edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı
kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine
getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
Yalnız kurban kendisine vacip olan
kimse satın aldığı kurbanı her hangi bir sebeble kurban günlerinde kesmez veya
hiç kurban satın almaz ise kurban günleri geçtikten sonra, bu kimse kurbanlık
hayvanının kıymetini fakirlere sadaka olarak verir. Satın alıp kesmediği
kurbanını ise canlı olarak fakire verir. Kurban günleri geçtikten sonra daha
önce satın alınmış kurbanlık artık kesilmez.
Kurbanı kesebiliyorsa
kendisi keser. Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin kendisinin yapması,
başkasına vekâlet vermesinden daha faziletli ve sevaptır. Peygamberimiz vedâ
haccında yüz deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini bizzat kendileri
kesmiş, kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek kestirmiştir.(16) Şayet
kendisi kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine vekâlet vermek suretiyle
kestirir ve kendisi de orada hazır bulunur. Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya :
"Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah,
kurbanın kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır" (17) buyurmuştur.
Az önce de söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa kendisi, kesemiyorsa ehil
olan birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen
kimseler, hayvana eziyet ederler ki, bu haramdır, günahtır. Bir ibadet
yapılırken günah işlenmez.
Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde
televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık
vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler
tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını
mezbahalarda kestirmelidirler.
Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını
memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle
kurbanlarını kestirebilirler. Böyle yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş,
hem de daha iyi değerlendirilmiş olur.
Kurban Nasıl Kesilir?
Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler
kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç
ayağı da bağlanır. Sonra kesecek olan:
"Allahü ekber, Allahü ekber, lâ İlâhe
illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve Lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber''
der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser.
Sadece "Bismillâhi
Allahü ekber'' diye kesse de olur.
Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için,
hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir.
Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar,
sonra da dua ederek Cenâb-ı Hak'tan dileklerde bulunur.
Kurban Etinin
Taksimi
Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri
ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir
ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun
gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır
kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.
Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve
çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim
edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de
akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile
yemektir.
Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.
Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok
iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp,
tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla
kurban vecibesi yerine getirilmiştir.
Bayram
Peygamberimizin
Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin
eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: "Bu günler ne oluyor?" diye
sorduğunda, onlar "Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.'' dediler.
Bunun üzerine peygamberimiz : "Bunların yerine Allah Teâla size daha hayırlı iki
gün verdi: Ramazan bayramı, kurban bayramı" (18) buyurdu. Ramazan bayramı namazı
gibi kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir.
Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da
yükümlüdürler. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.
Bayram namazı
Güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra,
öğleye kadar kılınır. Herhangi bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günü
kılınır. Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekattır.
Şöyle niyet edilir:
"Niyet ettim Allah rızası için kurban bayram namazını
kılmaya, uydum imama.'' Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekatta "Süphaneke"
okunur. Sonra imam açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa "Allahü ekber"
diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara
salıverilir. Üçüncü tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır.
İmam Fatiha ve sure okur; cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû
ve secde yapılır. İkinci rekata kalkıldığında imam önce Fatiha ve sûre okur.
Sonra birinci rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de
eller yukarı kaldırılıp yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir
ve secdeler yapılarak oturulur, tehiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm
verilir.
Bayram Gecesi ve Günlerinde Yapılması Müstehap Olan Şeyler
a) Bayram gecelerini dua ve ibadetle ihya etmek, kaza namazı kılmak,
Kur'an okumak ve Allah Teâlâ'dan af ve mağfiret dilemek. Çünkü duaların makbul
olduğu gecelerden birisi de bayram geceleridir. Nitekim Peygamberimiz şöyle
buyurmuştur:
"Ramazan ve kurban bayramı gecelerini, sevabını umarak ibadetle
geçiren kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez."(l9)
b) Bayram sabahı
erken kalkarak yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek.
c) Güzel koku
sürünmek.
d) Temiz ve yeni elbise giyinmek.
e) Gücü yetiyorsa namaza
yürüyerek gitmek.
f) Güler yüzlü ve sevinçli görünmek.
g) Yoksullara
çokça sadaka vermek.
h) Bayram namazına giderken yolda tekbir getirmek.
i) Kurban kesecekse kurban etinden yiyinceye kadar oruç tutuyormuş gibi bir
şey yiyip içmemek.
j) Kurban etinden iftar etmek. Çünkü peygamberimiz böyle
yaparlardı.
k) Çoluk çocuğuna bolluk göstermek.
Bütün bunlar bayramda
yapılması müstehap olan işlerdir.
Bayram günleri sevinç günleridir. Bu
günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir.
Bu
itibarla bayramın toplum hayatımızda üstün yeri ve değeri vardır. Bayram günleri
toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevinip kaynaşır. Hayatın
bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen
insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.
Bu
günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve
kardeşliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep
birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri
ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve
heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.
Bu günlerde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını
almalıyız. Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik
emredilmiş, onlara karşı "öf" demek dahi yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla
tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız
herkesle selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek
hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan
hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerle ve kimsesiz
çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara anne ve baba gibi davranmalıyız.
Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı,
onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız.
Bizden hayır
dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için
hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya
çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de
İslâm'ın emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve
zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplumu oluşturan
fertleri birbirleriyle kaynaştırarak milli birliğin sağlanmasında ve toplumu
rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur. Bu duygularla
hepinizin kurban bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla
erişmemizi Cenâb-ı Hak'tan diliyorum. Mübarek bayramın ülkemize, İslâm alemine
ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini diliyorum. Cenâb-ı Hak
yaptığımız ibadetleri ve keseceğimiz kurbanları rızasına muvafık eylesin ve bizi
kendisine ibadetten ayırmasın. Amin.
1- Saffât, 100-111.
2-
Hacc, 37.
3- Maide, 27-28.
4- Buharî, Bedülvahiy, 1.
5- Hacc, 36.
6- Tirmizî, Adâhî, 1; İbn Mâce, Adâhî, 3.
7- Müslim, Adâhî 3, İbn Mâce,
Adâhî, 2.
8- Kevser, 2.
9- İbn Mâce, Adâhî, 2.
10- Mebsût, c. 12, s.
8, Neylülevtar, c. 5, s. 126.
11-Müslim, Adâhî, 7.
12- Ahmed b. Hanbel.
13- Bedayiu's-sanayi, Beyrut, 1974, c. 5, s. 64.
14- Reddülmuhtar, c. 5,
s. 309.
15- Buhari, Adâhî, 1.
16- Müslim, Hac, 19.
17- Et-Tergib
ve't-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2, s. 154.
18- Ebû Davût, Salat, 245.
19-
Mecmeu'zevâid, Beyrut, 1967, c. 2, s. 198.