Download
MÂNÂSI
Ebû
Leheb'in iki eli kurudu, kendisi de (helâk oldu!). Ne malı fayda verdi
ona, ne de kazandığı. O, (dünyada benzeri görülmemiş) bir alevli ateşe
yaslanacak. Gerdanında hurma liflerinden bükülmüş bir iple odun taşıyan
karısı da!
Tefsir - Bu sûrede bahis konusu Ebû Leheb,
Peygamberimizin öz amcasıdır. Fakat ne yazık ki bu, İslâm'ın en azılı
düşmanlarından idi. Peygamber Efendimiz, yakınlarını İslâm'a dâvet
etmek, İslâm'ın esaslarını onlara anlatmak üzere Allâh'tan emir aldığı
zaman hepsini bir yere topladı ve onlara "kendisini nasıl bildiklerini,
söyleyeceği şeye inanıp inanmıyacaklarını" sordu. Onlar da: "Seni çok
doğru ve emin biliriz, ne söylersen doğru söylersin" dediler. Bunun
üzerine Peygamber Efendimiz: "Biliniz ki Allah beni size elçi gönderdi,
en yakınlarıma kendi emirlerini söylememi ve dinlemiyenleri, âhiretin
azâbı ile korkutmamı emir buyurdu. Geliniz, evvelâ Allâh'ın birliğine,
Ondan başka İlâh olmadığına ve benim hak Peygamber olduğuma ve âhiret
gününe îman ediniz. Putlardan yüz çeviriniz. Böylece îman ederseniz
selâmete erersiniz, kurtulursunuz. Allâh'ı bırakıp da, birçok tanrılara
ve putlara tapmak insanlığı alçaltmaktan, varlığını süflîleştirmekten
başka bir şey değildir. İnsan yalnız Yaradana tapar, yalnız O'ndan
yardım ister. Eğer böyle yapmaz ve beni dinlemezseniz sizin için
Allâh'ın azabından kurtuluş yoktur" dedi.
Peygamber
Efendimizin öz amcası Ebû Leheb de bu toplantıda hazır bulunuyordu.
Kendisi çok müteassıp bir müşrik ve putperest idi. Peygamber
Efendimizin bu öğütlerini işitir işitmez, son derece öfkelendi ve ayağa
kalkalarak "Yuh sana, bizi bunun için mi topladın?" dedi ve orada
bulunan cemaati dağıttı; hepsini Peygamberin aleyhine kışkırttı; Kureyş
kavmini ondan soğuttu. Bu kadarla da kalmıyarak ondan sonra da, bir
taraftan kendisi, bir taraftan karısı var kuvvetleriyle müslümanlar
aleyhine çalışmaya başladılar. Peygambere yardım edeceği yerde O'nun
aleyhinde fitne ve fesat ateşini alevlendirmek için ne lâzımsa
yaptılar. Sihirbaz olduğunu, deli olduğunu söylediler. Böylece İslâm'ın
yayılmasına, karanlıklar içinde gidecek bir yol arayan insanların doğru
yolu tutup gitmelerine engel olmaya çalıştılar. Hele Peygamberin
şahsına ve müslüman olanlara ne eziyetler yaptılar!..
Fakat
bunların bu çalışmaları, bu didinmeleri nasıl bir netice verdi? İşte bu
sûre onu tâ önceden haber veriyordu: Ebû Leheb'in Müslümanlık aleyhine
çalışan iki eli kuruyacak, kendisi de yok olacak; sâde dünyada değil,
âhirette de muradına ermiyecek, onun ve karısının bütün uğraşmaları
boşa çıkacak ve Müslümanlık her tarafa yayılacak, kökleşecek,
yaşıyacak. Karşısına bin Ebû Leheb çıksa yine boştu. Ona karşı açılan
ağızlar günün birinde kapanacak, Ona karşı kalkan eller kuruyacak ve o
ellerin sahipleri en fecî bir ölümle yok olacaktı. Bu iki kere iki dört
edercesine kesin idi. Çünkü "Tebbet" Sûresi bunu, daha olmadan, oldu
diye haber veriyordu. Gelecekte olacak şeyi oldu diye ifade etmek çok
beliğ bir ifadedir. Onun muhakkak surette olacağının kesin bir
delilidir.
Hakikaten Ebû Leheb, muradına ermiyerek,
hüsran ile öldü. Bedir harbinde müslümanların muzaffer olduğunu
duyunca, kötü bir hastalığa tutularak kahrından öldü. Hastalığında âile
efradından bile kimse yanına yaklaşamamış, ölüsü üç gün kalmış ve
kokmuş idi. Demek ki, Kur'ân'ın daha evvel haber verdiği dünyada iken
gerçekleşmişti.
Sâde Ebû Leheb değil, onun benzerleri
de hep aynı âkıbete uğradı. İslâmiyeti yıkmak için uğraşanların elleri
kurudu, sesleri kısıldı ve sonunda hepsi helâk oldular. Ne malları, ne
kazançları, ne şöhretleri, ne mevkileri kendilerine fayda vermedi;
lâyık oldukları âkıbeti önliyemedi. Çünkü Ebû Leheb lugat bakımından,
alev babası demek olduğundan bundan maksat, yalnız onun şahsını
söylemek olmayıp, vasfına ve bu vasıfta ona benzeyenlerin, yani
Peygambere ve İslâm'a karşı ateş püskürmek isteyenlerin, hallerine de
bu sûrede işaret edilmiş oluyordu. Binaenaleyh bu sûre. Ebû leheb ile o
tıynette olanların âkibetlerini önceden nasıl haber vermiş ise, dünyada
öylece olmuş ve düşündüklerine muvaffak olamamışlardır. Dünyaya kötü
adlarından başka bir şey bırakmamışlar, âhirette de alev saçan
cehennemlere yaslanmak suretiyle cezâlarını çekeceklerdir.
Ebû
Leheb'in karısına gelince: Bu kadın Hz. Peygamber Efendimizin geçeceği
yollara geceleyin dikenli ağaçlar ve dallar koymak suretiyle Ona eziyet
eder ve kocasının kötü işlerine bu da katılırdı. Bunun için Kur'an bunu
odun taşıyıcı diye tavsif eder. Odun taşıyıcının bir mânâsı da
kundakçılık yapmak, fesat çıkarmak demektir. Gerçekten bu kadın
Müslümanlık ve Peygamberimiz aleyhine kundakçılık yapmakta idi. Demet
demet dikenleri toplar, iplerle bağlar ve karanlık gecelerde
Peygamberin yolu üzerine yığardı. Peygamberimiz aleyhinde kundakçılık
ederdi. Âyette bunun bu kötü hali, gerdanında ip diye çok beliğ bir
şekilde ifade olunmuştur.
Fakat bu uğraşmalar da hep
boşa gitti ve bu yüzden kendileri de kahrolup gittiler. "Tebbet" Sûresi
"Ebû Leheb'in iki eli kurudu" demekle bu tıynette olan kimselerin hem
dünyada, hem de ahirette âkıbetlerinin çok facî olacağını önceden haber
vermişti. Bunların dünyadaki âkıbetlerini çağdaşları gördüler veya
işittiler, âhiretteki âkıbetlerini de herkes görecektir.
"Tebbet"
Sûresinin verdiği büyük ders kısaca şudur: İslâm'a, hak ve hakikate
düşman olan ve bunu söndürebilmek için kundakçılık yapan kimseler,
başka değil, kendileri için kötü bir âkıbet hazırlarlar ve kendi
elleriyle kendi çukurlarını kazarlar ve kendilerini saracak ve yakacak
olan Cehennem ateşinin yakıtlarını hazırlamış olurlar. Hiçbir kuvvet
onu söndüremez ve onun önüne geçemez.
İşte görünüşte Ebû Leheb denilen şahıs ile onun karısından bahseder sanılan bu sûre, bize böyle yüksek bir ders vermektedir